2021 yılını nasıl geçirdik diye sorsanız benim cevabım her şeyden önce “2020 yılına göre daha iyi” olurdu. Bu cevabın temel nedeni elbette ki hepimizin sağlığını tehdit eden salgın ile ilgili. Vaka sayıları Türkiye’de ve dünya genelinde hala yüksek seyretse de aşılanma oranındaki artış ile normalleşme sürecinde bir hayli yol kat ettik. Geçtiğimiz yıl sık sık yaşadığımız sokağa çıkma yasakları, evden çalışma tedbirleri gibi hayatımızda ciddi zorluklar yaşatan uygulamalar azaldı.
Ancak yukarıda da ifade ettiğim gibi vaka sayıları hala yüksek seyrediyor ve ortaya çıkan mutasyonlar hala bizi korkutuyor. Son günlerde adını sıkça duyduğumuz omikron mutasyonu da henüz tam olarak anlaşılamasa da önümüzdeki yıl için ciddi bir belirsizliği beraberinde getirdi. 2022’ye doğru yol aldığımız bugünlerde tüm dünyada sağlık sistemleri ve ekonomilerdeki normalleşme açısından oluşan bu belirsizlik, girişte ifade ettiğim, 2021’in 2020’den daha iyi bir yıl olduğu görüşüne bir ek yapmamı da gerektiriyor. Salgındaki belirsizlikler açısından da 2021, 2022’den daha iyi bir yıl olarak kalabilir. Elbette ki bu beklenti sadece salgın ile sınırlı değil.
2021 yılı dünyada birçok ülke için salgın şartlarındaki iyileşme ve 2020’de yaşanan olumsuz görünüm nedeniyle ekonomilerde toparlanma yılı olarak da dikkat çekti. Küresel ölçekte ekonomik büyümenin hızlandığı bir 2021 yılını yaşadık. Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından Ekim ayında yayınlanan Küresel Ekonomik Görünüm Raporu’nda yapılan tahminlere göre 2020’de %3,9 daralan dünya ekonomisi 2021’de %5,9’luk bir büyüme oranını yakalayacak. Bir toparlanma yılı olarak görebileceğimiz 2021’de, gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme oranı %6,4 beklenirken gelişmiş ülkelerin de bu hızlı büyümeye %5,2’lik bir büyüme oranı ile eşlik edeceği tahmin ediliyor.
ABD’de 2021 yılı büyüme tahmini %6 iken Avro Bölgesi’nde de geçtiğimiz yıl yaşanan %6,3’lük daralmanın ardından %5’lik bir ekonomik büyümenin gerçekleşmesi bekleniyor. Gelişmekte olan ülkeler arasında da geçtiğimiz yılı ekonomide daralma yaşamadan kapatan Çin ekonomisinin %8 büyüyeceği öngörülüyor. Hindistan, Rusya, Türkiye gibi birçok gelişmekte olan ülkede de 2021’in ekonomide güçlü büyüme yılı olacağı anlaşılıyor.
Fakat bahsi geçen mesele ekonomi olunca, iyi haberler mutlaka beraberinde kötü haberlerle birlikte geliyor. 2021’de ekonomilerde yaşanan toparlanma, salgın dönemi uygulanan genişlemeci para ve maliye politikaları iyileşen talep koşulları ve tedarik zincirinde yaşanan sıkıntıların azalmasıyla tüm dünyada yüksek enflasyonu da beraberinde getirdi. Özellikle aşılamanın yoğun olarak etkisini gösterdiği ve toparlanmanın hız kazandığı 2021 yılının ikinci yarısı ile tüm dünyada son 30 yılda görmediğimiz hızda fiyat artışları ile karşı karşıya kaldık.
Haziran ayı itibariyle hızlanan fiyat artış eğilimi verilerde de kendini gösterdi. Ekim ayına gelindiğinde ABD’de enflasyon oranı son otuz yılın en yüksek seviyesi olan %6,2 olarak açıklandı. Benzer şekilde üretici fiyatlarındaki artış da yıllık %8,6 gibi yüksek bir oran oldu. Avrupa’da da enflasyonda hızlanma 2021 yılının sonlarına doğru geldiğimizde hızlandı. Almanya başta olmak üzere tüm AB ülkelerinde enflasyondaki artış devam etti.
Salgın etkilerinin görece azalması ile mali destek paketleri de sona ermişti. Fakat Merkez Bankaları tarafından uygulanan parasal genişleme adımlarının devam ettiği bir süreçte enflasyonda yaşanan artış, başlangıçta geçici olarak tanımlansa da, yıl sonuna doğru Merkez Bankaları’nın da politika değişikliği için adımlarını hızlandırmalarına neden oldu. Salgın sürecinde ayda 120 milyar dolar tahvil alımı yaparak piyasaya para veren ABD Merkez Bankası (FED) ilk etapta bu alımı 105 milyar dolara düşürdü ve Haziran 2022 itibariyle tamamen bitireceğini ifade etti. Son dönemde bu sürecin de öne çekilebileceğine ilişkin mesajlarını da sıklaştırdı.
Bu mesajlar ve uygulamalar da başta Türkiye olmak üzere salgın ve salgın dışı faktörlerle ekonomisinde ciddi sorunlar yaşayan ülkeler için yeni ve zor bir dönemin başlayacağına işaret ediyor.
Türkiye için çok daha zor yıl
Görünün o ki 2022 Türkiye için çok daha zor bir yıl olacak. 2018’den bu yana TL’nin yabancı paralar karşısındaki değer kaybı ve beraberinde getirdiği maliyet baskısı ile enflasyon zaten yüksek seyrediyordu. Salgın dönemindeki desteklerin yetersizliği ve TL’nin daha hızlı değer kaybetmesine neden olan politikalar enflasyonun hızlanmasına ve bu dönemde orta ve dar gelirlilerin çok daha zor ekonomik koşullarda kalmasına neden oldu. Tüm bu iç olumsuzluklara, 2021 yılında tüm dünyada hızlanan büyüme ile artan emtia talebi ve sonucunda emtia fiyatlarındaki sert artış ve artan enflasyon ile yukarıda bahsettiğim gelişmiş ülkelerdeki para politikası değişiklikleri de eklenince koşullar iyice olumsuza döndü.
Ancak Türkiye için şu anda asıl sorun, dışarıdaki olumsuz koşullardan ziyade içerideki politika uygulamalarından ve her geçen gün derinleşen dengesizliklerden kaynaklanıyor. Hükümetin kalıcı bir şekilde kur dalgalanmalarının önüne geçeceğine inandığı düşük faiz politikasının zamanlamasındaki hata ve sürekli risk primini arttıran politika uygulamaları TL’deki değer kaybını kalıcı hale getirmiş durumda. TL’deki değer kaybı ile yüksek enflasyon kısır döngüsü içinde kaldığımız bir süreçte sert fiyat artışlarından etkilenen kesimlerin gelirlerindeki düşük artış ise devletin sosyal bir devlet olma fonksiyonunu yitirdiğini gösteriyor.
Var olan ekonomik adaletsizliklerin derinleştiği, kurdaki dalgalanmaların enflasyon yoluyla gelir transferine dönüştüğü bir ortamda, ekonomik büyümedeki hızlanmanın da o geniş kesimler için maalesef karşılığı olmuyor. Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’daki payı sürekli düşen işçi ödemelerinin payının, mevcut politika uygulamaları çerçevesinde düşmeye devam etmesi de kaçınılmaz.
Ekonomik sorunların bu şekilde gündelik hayatın bir parçası haline geldiği ülkemizde adil bölüşüm ve istikrarlı bir büyüme patikasına yönelik sosyal demokrat politikaların tasarlanmasının ve politika yapıcılara iletilmesinin yakın zamanda hepimizin en önemli ödevi olacağı da görünüyor.
Nihai tahlilde görünen, 2022’nin zor bir yıl olacağı. Ama her ne olursa olsun bir umut ışığı 2023 için orada duruyor.
Nerede derseniz tam yüz yıl öncesine baktığımızda o ışığı ay gibi parlarken görmek mümkün!