Yetmedi, evet yetmedi, yetmiyor ve yetmeyecek…
2019 yerel seçimlerinde, adına ister Millet İttifakı de ister Demokrasi İttifakı de, bu ülkenin aydınlık yüzleri tarafından kurulan dayanışma sayesine elde edilen seçim başarısına karşın, yarın bu ülkede bizleri nelerin beklediğine dair endişeler çok yüksek boyutlarda.
Seçimleri kazanmanın arkasından doğan daha da büyük beklentilerin sürekli olarak beslenmeye ihtiyacı var…
- Maaşlı işi olan, “maazallah” işini kaybederse bir daha iş bulabileceğine inanmıyor…
- Dükkânı olan esnafın, kepengi indirirse bir daha açabileceğine dair zerre güveni yok…
- Küçük veya orta ölçekli işletme sahibinde, bir daha eski seviyelerde sipariş alabileceği beklentisi yok,
- Evladı olan, geleceğin dünyasında kendi çocuğunun hiçbir şeye sahip olamayacağı endişesi ile acı çekmekte
- Gençlerin durumu ise içler acısı… İnsanları enayi yerine koyarak yapılan rakam oyunlarının arkasında gizlenen işsizlik en fazla 20-30 yaş arasını vuruyor.
Bir dostun kamuoyu araştırmalarına bakınca dile getirdiği “Tencere kaynamadığı için kazan kaynamakta” yorumu günümüzü ifade eden en güçlü vecize olmaya aday…
Güzel olan her şeye saldıran, kötülükte sınır tanımayan, yaşama oksijen pompalayan hemen her değeri aşağılayan bir zihniyetin yarattığı, ahlaki, sosyal, ekonomik ve kültürel yıkımın üzerine yepyeni bir aydınlığı inşa edecek bir umuda ihtiyaç var.
Bu umut var mı?
Böyle bir umudu inşa edecek bir altyapı var mı?
Yanıtım çok net…
Evet var…
Hem de tahmin edilenden çok daha yüksek bir şekilde var.
Bunun için falcı olmaya, muhalefete akıl veren bir çokbilmiş olmaya, ezilen bir kimliğin etrafında kenetlenmiş, dirençli ve çelik iradeli bir birey olmaya da ihtiyaç yok.
Sadece geçmişe bakmak, insanlığın tarih boyunca verdiği özgürleşme savaşında küllerinden yeniden nasıl doğduğunu hatırlamak ve tarihin, ileriye doğru akışı esnasında önüne çıkan tiranlıkları öyle ya da böyle ezip geçtiğini görmek yeter…
Yeter dememin sebebi basit bir temenni değil.
Verilerle desteklenebilir kuvvetli bir tahmin.
Klasik batı medeniyeti üyesi ülkelerde demokrasi kavramı, toplum tarafından içselleştirilene kadar geçirilen ağır ateşli havalelerden birini yaşadığımız aşikâr.
Her demokrasi kendi faşizmini bir şekilde yaşar…
Bazen bir kere, hesaplaşacak bir şeyler kaldıysa da birkaç kere…
XXX
Bu topraklar, batıdaki siyasal gelişmelere ve onların yıkıcı etkilerine her zaman maruz kalmıştır.
Batı medeniyetinin yaşadığı çalkantılar ve dalgalanmalar buraları da her zaman sarsmıştır.
Osmanlı Devleti de devamında kurulan Cumhuriyetimiz de batı medeniyetinin felsefi ve siyasal her türlü gelişmelerinin içerisinde er veya geç bir şekilde yer almıştır.
1789 Fransız Devrimi’nin sert dalgaları buralarda ilk önce Birinci sonra İkinci Meşrutiyete, hemen sonrasında da yıkıp parçaladığı Osmanlı Devleti’nin külleri üzerine Cumhuriyetimizin kurulmasına sebep olmuştur.
Ve 1923 Devriminin tohumları bu topraklar üzerinde tutmuştur.
Yeşil kuşak projesi ile semiren ve artık kokuşmuş çürük kangrenli bir uzva dönüşen Siyasal İslam da, tarihsel materyalizmin evrensel işleyişinin hışmından kurtulamamıştır.
Köküne kadar gerici, işbirlikçi, sinsi ve ahlaksız olan bu yapı her ne kadar zorlasa da, görünen o ki yolun sonuna gelmiştir.
Siyasal İslam bu topraklar üzerinde yetişen birçok çiçeğe çok büyük zarar vermiştir; bazılarını kökünden söküp atmasına ve elinden gelen her türlü zorbalığı, vicdansızlığı, kurnazlığı yapmasına karşın kendisi kök salamamıştır.
Mesele bugünden sonra geleceğin yeniden nasıl inşa edileceği, sökülen çiçeklerin yeniden nasıl yeşertileceğidir…
Şahsen ben bu inşanın çok zor olacağını düşündüğümü söyleyemem. Aşağıda sıraladığım değerlere, kabiliyetlere, koşullara ve ortak beklentilere sahip olmamız işimizi zannedilenden çok daha kolay kılacaktır…
- Bu ülkenin alt yapısı sağlamdır.
- Gelir yaratma sorunundan öte esas mesele adil bölüşümdür.
- Hangi siyasi görüşten olursa olsun, neredeyse tüm vatandaşlar eğitim ve öğretimin niteliğinin eksikliğinden dolayı son derece rahatsızdır. Birçok kamuoyu araştırmasında ortaya çıkan verilere göre her aile kendi evladının en iyi ve güçlü eğitimi almasını istemektedir.
- Adalet kavramının eksikliği hemen herkesçe hissedilmektedir. Gençler ve kadınlar hayatın içerisine engelsiz bir şekilde katılmak için, dar gelirliler adil bir bölüşüm için, kürtler kendi kimliklerinin tanınması için, neredeyse hemen herkes, bir hak olarak gördüğü, insana yakışır bir yaşam için adalet talebinde bulunmaktadır.
- İş çevreleri açısından bakarsak, bu ülkenin girişimcileri hem sanayide hem de uluslararası ticarette gelişmiş piyasalardaki kuralları başarıyla uygulama tecrübesine sahiptir. Hemen her biri fırsatları kollamada ve atağa geçmede maharetlidir.
- Nitelik açısından oldukça donanımlı, sayıca ciddi bir kesim batı dünyasının değerlerine uyum sağlamada son derece kabiliyetlidir.
- Her ne kadar yurt dışında yaşama isteği bugünlerde çok yoğun olsa da yurtseverlik hissiyatı ile geleceğini kendi ülkesinde sürdürme isteği güçlüdür.
- Ve her şeyden de önemlisi 30 yaş altı nüfus, barış içerisinde, iktisaden kalkınmış bir ülkede hep bir arada yaşama arzusunu taşımaktadır…
Evet işte elimizde esasında bunlar mevcut.
Ancak ülke genelindeki baskıcı ortam ve yılgınlıkla beslenmiş karamsarlık bulutu işte böylesine bir kitleyi paralize ediyor.
Siyaset açısından çözülmesi gereken esas nokta, toplumun büyük çoğunluğunun kenetleneceği bir ortak ülküler demetinin vücuda kavuşturulmasıdır. Her daim atıfta bulunulmasının bir zaruret olduğunu düşündüğüm 1923 Devrimimizin, “Muasır Medeniyetlere Ulaşma” hedefi kadar güçlü bir ülküye ihtiyaç var bugün…
- Günlerce aç kalmış bebeğin süte duyduğu özleme benzer,
- Çölde kavrulan garibin vahaya ulaşma azmine misal,
- Kış uykusundan uyanan heybetli ama zayıflamış, gücü azalmış boz ayının iştahına eşdeğer,
hissiyatların paydaşları için,
Adalet, demokrasi, laiklik, insan hakları, bilim, iktisadi kalkınma ve adil bölüşüm temelleri üzerinden yükselecek yeni bir Çağdaşlaşma Manifestosu’na ihtiyaç var…
Böyle bir manifestonun dillendirilmesi, şekillendirilmesi ve eyleme geçirilmesine ihtiyaç var.
Karşıtlarının çağdışı olduğunun altı kuvvetle çizilerek…
Samimi ve dürüst bir şekilde düzenlendiği takdirde bu manifestonun etrafında toplanacak yığınlar olacaktır.
Kayda geçmesi açısından, manifestonun eylem planında bulunması gereken taahhütlerden bazılarını burada vurgulamak isterim.
- Birinci önceliğim kesinlikle Devlet Planlama Teşkilatı ve Hesap Uzmanları Kurulu’nun yeniden tam yetki ile oluşturulması yönündedir.
- Milli Eğitim’e aktarılacak kaynaklarla ülke dahilinde devlete ait bütün ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite binalarındaki tuvaletlerin, yatakhanelerin, yemekhanelerin, sınıfların ve spor salonlarının tüm eksikliklerinin giderilmesi gerekmektedir.
- Eğitimde devlet okullarının tercih edilir kılınması için gereken her şeyin yapılması, öğretmenlerin ücretlerinin ve yan haklarının hak ettikleri düzeye çekilmesi hiç geciktirilmeden gerçekleştirilmelidir.
- Doğu ve Güney Doğu’da tarım, hayvancılık ve ormancılık üzerine faaliyet gösterecek Kamu İktisadi Teşebbüsleri acilen kurulmalıdır.
- Kamu yararı için yeni nesil kapitülasyonlar olarak gösterilen özel imtiyazlı şirketlere ait otoyolların, şehir hastanelerinin ve havaalanlarının devletleştirilmesi şarttır.
Tabii ki bütün bu söylenenlerin hayata geçirilmesi için, Parlamenter Sistem en zaruri ihtiyaçtır.
Siyasi partilerin kuracakları ittifaklarda üzerine anlaşmaları gereken yegâne husus bu olmalıdır.
Aydınlığa az kaldı, biraz gayret…
Aksi takdirde kazanın basıncı gök kubbeyi tepemize geçirecek…
*Eski SODEV Başkanı
batila@superonline.com