SODEV Eski Başkanı
ekizilelma@gmail.com
Arjantin’de neoliberal saldırının acı hikayesi, ülkemiz Türkiye ile karşılaştırılacak birçok nokta içeriyor. Milei dönemi, neoliberalizmin girdiği çıkmaz sokakta, iflasın bütün bedelinin, çalışanlara ve emeklilere arsızca ödettirilerek aşılmaya çalışıldığı bir dönem. Yine bu dönemde yaşanan hak ve hukuk ihlallerinin ve de yolsuzlukların sonucu, sosyal devletten daha da uzaklaşılması ve halkın yoksullaşmasının dayanılmaz boyutlara ulaşması…
Arjantin’de Kriz, Direniş ve Dönüşümün Eşiği
2025 yılı itibarıyla Arjantin, tarihsel bir kırılma noktasında. Derinleşen ekonomik kriz, kurumsal çözülme ve toplumsal kutuplaşma, ülkeyi yalnızca siyasal bir değişimin değil, aynı zamanda toplumsal bir yeniden yapılanmanın eşiğine getirdi. Javier Milei’nin radikal sağ söylemlerle iktidara gelişi, bu dönüşümün hem nedeni hem sonucu olarak okunabilir.
Milei öncesi dönemde Peronist yönetimlerin uyguladığı sosyal yardım politikaları, kısa vadeli rahatlama sağlasa da uzun vadede ekonomik sürdürülebilirliği zayıflattı. Hiperenflasyon, döviz krizleri ve artan yoksulluk, halkın geleneksel siyasal yapılara olan güvenini sarstı. Bu güvensizlik, sistem dışı figürlerin yükselmesine zemin hazırladı. Ancak Milei’nin iktidarı, vaat ettiği “devleti küçültme” ve “ekonomik özgürlük” söylemlerinin ötesinde, baskıcı uygulamalarla şekilleniyor. Üniversite bütçelerinin kesilmesi, kamu çalışanlarının işten çıkarılması, kadın ve LGBT hareketlerinin kurumsal temsilinin yok edilmesi, Arjantin demokrasisinin sınırlarını zorluyor. ABD’nin verdiği ekonomik destek, bu süreci geçici olarak stabilize etse de toplumsal tepkileri bastırmakta yetersiz kalıyor.
Arjantin’de yaşanan siyasal ve toplumsal dönüşümü, Milei öncesi ve sonrası dönemleri karşılaştırarak ele alacak olursak; sol cephelerin konumunu, muhalefetin yeniden yapılanma çabalarını ve Güney Amerika’daki benzer örneklerle ilişkisini de tartışmak gerekecek. Aynı zamanda Çin’in bölgedeki stratejik rolü ve jeopolitik dengelerin nasıl değiştiği de irdelenmeli.
Arjantin seçim sonuçları, Güney Amerika’da iyi köyü demokratik yöntem ve yönetimlerle yürüyen süreci, kötü bir örnek olarak tekrar tersine çevirebilir. Güney Amerika, bütün dünyada Trump’ın desteği ile büyüyen popülist sağcı ve otoriter anlayışlara eklemlenebilir. Arjantin, yalnızca kendi kaderini değil, Latin Amerika’nın siyasal yönelimini de belirleyecek bir dönemeçte. Milei öncesi Arjantin, derin ekonomik krizler ve Peronist siyasi geleneğin etkisi altında şekillenmiş bir ülkeydi. Hiperenflasyon, borç yükü ve yoksulluk, halkın radikal değişim arayışını tetikledi. Arjantin’de Javier Milei’nin iktidara gelişi, sadece ekonomik bir tepkinin değil, aynı zamanda siyasal temsil krizinin sonucudur. Milei öncesi dönemde yaşanan siyasi çözülmenin ve Peronistler dışı solun neden etkili bir muhalefet geliştiremediğinin incelenmesi gerekir.
Arjantin’de 26 Ekim 2025 Meclis seçimine giderken
- Yeni Başkan Javier Milei: (Anarko-kapitalist liberteryen bir dönüşüm)
Ardarda yaşanan ekonomik krizlerden olumsuz etkilenen halkın ilgisini çekerek 2023 sonunda iktidara gelen ve kendini anarko-kapitalist olarak tanımlayan Devlet Başkanı Javier Milei, devletin ekonomideki rolünü azaltmak, Merkez Bankası’nı kapatmak, dolarizasyonu savunmak ve organ ticaretini serbest bırakmak gibi radikal önerilerle, kadın ve LGBT haklarına karşı çıkışlarıyla dikkat çekti. Önerdiği ekonomik reformları bir testere şovu ile birlikte sundu. 2 yıla yaklaşan iktidarında hatırda kalanlar, kemer sıkma politikaları, sosyal devlet politikalarının tamamen terkedilerek kamu harcamalarında ciddi kesintiler yapılması, özelleştirme dalgası vs. Yani geçmiş dönemlerde ekonomik politikalarda yapılan bütün yanlışların faturası, Milei iktidarında, çalışanlara, emeklilere ve dar gelirlilere çıkarıldı. Yoksulluk daha da arttı. Aynı süreçte yaşanan yolsuzluklarla kısa sürede yıpranan Milei, maddi manevi desteğini almak için Donald Trump ile görüşmelerde bulunup, seçime 2 hafta kala 20 milyar dolarlık destek paketi sözü aldı. ABD’nin 20 milyar dolarlık desteği kısa vadeli istikrar sağlasa da yapısal sorunları çözmekte yetersiz kalabilir.
Bu süreçte Milei politikalarına karşı yükselen protestolar, işçi grevleri ve sol hareketlerin yeniden örgütlenme çabaları dikkati çekti. Bu arada, Arjantin’in ağır bir askeri darbe döneminden geçmesine ve büyük kayıplar vermesine rağmen güçlü bir sendikal yapılanmayı hala sürdürebilmesi incelenmeye değer konudur
- Sol Cepheler: Peronist sol ve FIT-U’nun durumu
Eski Başkan Cristina Kirchner’e getirilen siyasi yasak ve iktidarları döneminde yapılan hatalar, Peronist solun etkisini zayıflattı. Bu durum, FIT-U gibi daha radikal sol yapıların önünü açıyor.
- Toplumsal dinamikler ve yeni cephe arayışları
Milei’nin politikaları, özellikle işçi sınıfı ve gençler arasında tepkiyle karşılanıyor. Bu ortamda sol yapılanmalar; yeni ittifaklar kurma ve feminist hareketler, çevre aktivistleri ve yerli halk örgütleriyle birleşme arayışında. Buna paralel olarak enflasyon, işsizlik ve eğitim kesintilerine, hak ve hukuk ihlallerine karşı kitlesel eylemler düzenliyorlar. Aynı zamanda uluslararası dayanışmayı yükseltebilmek amacıyla Güney Amerika’daki diğer sol hareketlerle bağlar güçlendiriliyor.
- Milei döneminde siyasi durum: Radikal söylem, kurumsal zayıflık
Javier Milei’nin siyasi hareketi, radikal söylemlerle iktidara gelse de kurumsal zayıflık, toplumsal tepki ve ekonomik belirsizlikler nedeniyle etkili bir yönetim sergileyemedi. La Libertad Avanza hareketi, kurumsal altyapıdan yoksundu. Parlamento desteği sınırlıydı, eyalet seçimlerinde özellikle Buenos Aires’te ezici yenilgi aldı. Milei’nin söylemi, “devleti yok etme” üzerine kurulu olduğundan, devlet mekanizmalarını yönetme becerisi eksik kaldı. Bu da siyasi istikrarı zayıflattı.
- Ekonomik durum: Reformlar ve belirsizlik
Milei, kamu harcamalarını kısmak, özelleştirme yapmak ve dolarizasyonu teşvik etmek gibi adımlar attı. 2025 bütçesini ulusal televizyonda canlı sunarak, ekonomik reformları bir “gösteriye” dönüştürdü. Ancak ülke hâlâ yüksek enflasyon ve resesyon tehdidiyle boğuşuyor. Reformlar, kısa vadede işsizlik ve yoksulluğu arttırdı, sosyal huzursuzluk yarattı.
- ABD desteği: Kurtuluş mu, geçici soluk mu?
ABD Hazine Bakanlığı, Arjantin’e 20 milyar dolarlık destek açıkladı. Bu destek, döviz rezervlerini güçlendirmek ve piyasalara istikrar kazandırmak amacıyla verildi. ABD Başkanı Donald Trump, Milei’ye açık destek verdi ve onu “Latin Amerika’daki en yakın müttefik” olarak tanımladı. Ancak bu destek, siyasi muhalefeti ve toplumsal tepkileri bastırmak için yeterli değil. Kongre’de ve sokakta ciddi itirazlar yükseliyor. Milei’nin başarısızlığı, sadece ekonomik zorluklardan değil, aynı zamanda siyasi hareketinin yapısal eksikliklerinden kaynaklanıyor. ABD desteği, geçici bir soluk olabilir ama Arjantin’in uzun vadeli istikrarı için daha kapsayıcı ve kurumsal bir siyasi yapı gerekiyor
- Milei demokrasiden uzaklaşıyor
Milei’nin politikaları devletin küçültülmesi ve toplumsal muhalefetin bastırılması üzerine kurulu;
üniversiteler, sendikalar, kadın ve LGBT hareketleri, çevreciler ve emekliler bu politikaların doğrudan hedefi olurken Z kuşağı hem protestolarda hem dijital alanda aktif bir muhalefet geliştiriyor. Yoksulluk oranı %53’e ulaştı. Gıda fiyatları ve ulaşım maliyetleri halkın yaşamını zorlaştırıyor. Emekliler, işsizler ve düşük gelirli gruplar, Milei’nin “şok terapisi”ne karşı en sert tepkiyi gösteren kesimler.
Milei’nin ekonomik başarısızlığı ve kurumsal zayıflığı, onu baskıcı yöntemlere yöneltiyor; bu eğilim Arjantin demokrasisi için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Milei’nin iç politikası, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirirken yeni muhalefet biçimlerini de tetikliyor. Javier Milei, 2023’te iktidara geldiğinde “devleti içeriden yok eden bir köstebek” olarak tanımlanıyordu. Bu tanımlama, onun klasik sağ popülizmden farklı olarak ultra-liberal ve sistem karşıtı bir profil çizdiğini gösteriyordu. Ancak iki yıl içinde yaşananlar, bu söylemin yerini giderek daha otoriter uygulamalara bıraktı: Bütçe vetoları, üniversiteler ve hastaneler gibi temel kamusal hizmetlerin finansmanını kesintiye uğrattı. 24.000’den fazla kamu çalışanı işten çıkarıldı, birçok bakanlık kapatıldı veya birleştirildi. Protestolara karşı sert polis müdahaleleri ve güvenlik güçlerinin geniş yetkilerle donatılması, ifade özgürlüğü ve toplanma hakkını tehdit eder oldu.
Milei’nin siyasi hareketi, parlamentoda ve eyalet düzeyinde güçlü bir temsile sahip değil. Bu kurumsal zayıflık, onu kararnamelerle yönetmeye ve yasamayı “bypass” etmeye yöneltiyor. Milei’nin baskıcı politikaları, demokratik kurumları zayıflatma potansiyeline sahip. Ancak Arjantin’de güçlü bir sivil toplum, aktif sendikalar ve dirençli gençlik hareketleri var. Bu unsurlar, demokrasinin tamamen çökmesini engelleyen kritik savunma hatları oluşturuyor. Demokrasi tehdit altında ama henüz teslim olmuş değil. Mücadele, sokakta ve kurumlarda devam ediyor.
Jeopolitik hesaplar
Donald Trump’ın Milei’ye desteği, Güney Amerika’da ABD etkisini artırma stratejisinin bir parçası. Milei’nin başarısı, bölgedeki sağ popülist hareketleri güçlendirebilir ve ABD’nin Çin’e karşı nüfuz mücadelesinde kritik bir rol oynayabilir.
- Trump’ın desteğinin arka planı
Milei’yi “Latin Amerika’daki en yakın müttefiki” olarak tanımlayan Trump, ona, yaklaşan seçimlerde açık destek verdi. ABD Hazine Bakanlığı, Arjantin’e 20 milyar dolarlık swap hattı ve tahvil alımı içeren dev bir ekonomik destek paketi sundu. Bu destek, sadece ekonomik değil, ideolojik bir yakınlık üzerine kurulu: Milei’nin devlet karşıtı, serbest piyasa yanlısı söylemi, Trump’ın kendi politikalarıyla örtüşüyor.
- ABD’nin bölgesel stratejisi
ABD, Güney Amerika’da Çin’in artan ekonomik etkisine karşı bir denge kurmak istiyor. Arjantin, Brezilya ve Şili gibi ülkeler son yıllarda Çin ile ticari ve altyapı işbirliklerini artırdı. Milei’nin iktidarı, ABD’nin bölgedeki ekonomik ve siyasi nüfuzunu yeniden tesis etme fırsatı olarak görülüyor. Washington, Milei’nin başarısını model bir örnek haline getirerek Kolombiya, Şili ve Peru gibi ülkelerde benzer sağ popülist hareketleri cesaretlendirebilir.
- Milei başarılı olursa bölge nasıl etkilenir?
Sağ popülizm güç kazanabilir: Devlet karşıtı, özelleştirmeci ve anti-sosyal politikalar bölge genelinde daha fazla destek bulabilir. Sol hareketler baskı altına girebilir: Özellikle Meksika, Venezuela ve Kolombiya’daki hükümetler, ABD destekli muhalefetle karşı karşıya kalabilir.
- Çin’in Güney Amerika’ya stratejik ilgisi
Çin’in Güney Amerika’ya ve özellikle Arjantin’e özel bir ilgisi var; ancak Milei’nin iktidarı bu ilişkileri dönüştürmeye başladı. Çin’in bölgeden tamamen dışlanması olası değil ama ABD’nin desteklediği sağ popülist dalga, Çin’in nüfuzunu sınırlayabilir. Ancak Çin’in bölgedeki yatırımları ve ticari bağları o kadar derin ki, tamamen dışlanması gerçekçi değil. Çin, pragmatik ilişkiler kurarak bu dalgaya uyum sağlayabilir.
Çin, son 20 yılda Güney Amerika’da altyapı yatırımları, enerji projeleri ve tarım ticareti üzerinden etkisini artırdı. Arjantin de, Çin’in bölgedeki en önemli ortaklarından biri. Özellikle soya fasulyesi ihracatı, Çin’in gıda güvenliği açısından kritik. Çin, Arjantin’in BRICS üyeliğini destekledi, ayrıca nükleer enerji ve demiryolu projelerinde finansman sağladı. Milei, kampanya döneminde Çin’i “komünist diktatörlük” olarak tanımlamış ve ilişkileri sınırlayacağını söylemişti. Ancak iktidara geldikten sonra bu söylemden geri adım attı. Çin ile ilişkilerin “değişmediğini” ve ekonomik işbirliğinin süreceğini açıkladı. Bu geri adım, Arjantin’in Çin’e olan ekonomik bağımlılığı nedeniyle zorunlu bir strateji değişikliği olarak yorumlanıyor. Arjantin’in, Çin ile gıda ticareti, hem Arjantin ekonomisi hem Çin’in gıda güvenliği için vazgeçilmez. Çin ayrıca Arjantin’de lityum madenciliği, nükleer santral inşası ve demiryolu modernizasyonu gibi stratejik projelere yatırım yaptı.
Arjantin ve Türkiye: 2025’te siyasal ve sosyoekonomik karşılaştırma
Arjantin ve Türkiye, farklı tarihsel kökenlere sahip olsalar da her iki ülke de 2025 itibarıyla benzer otoriterleşme eğilimleri, ekonomik krizler ve muhalefetin baskılarıyla karşı karşıya. Ancak Türkiye’de Cumhuriyet değerlerinin de tehdit altında olması, durumu daha derin bir sistemsel dönüşüm riskiyle buluşturuyor.
Arjantin, demokratik seçimlerle iktidara gelen Javier Milei’nin radikal sağ politikalarıyla kurumsal demokrasiyi zorluyor. Parlamento dışı karar alma, protestolara sert müdahale gibi uygulamalar, demokrasiyi tehdit ediyor.
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yürütme gücünün merkezileştiği bir yapıya sahip. Erdoğan yönetimi, yargı bağımsızlığı ve medya özgürlüğü gibi temel demokratik kurumları zayıflatırken, aynı zamanda Cumhuriyetin laiklik ve hukuk devleti ilkeleri ile Cumhuriyet değerleri de baskı altında.
Kurumsal dayanıklılık ve sivil toplum açısından bakıldığında; Arjantin’de sendikalar, üniversiteler ve gençlik hareketleri Milei’ye karşı güçlü bir direnç gösteriyor. Özellikle FIT-U gibi sol yapılar sokakta etkili. Türkiye’de ise sivil toplum ve sendikal örgütlülük ciddi biçimde zayıflamış durumda. 12 Eylül darbesi ve OHAL sonrası yasalar, STK’ların faaliyet alanlarını daralttı; sendikalar parçalı ve etkisiz hale geldi.
Muhalefet dinamikleri bakımından ise; Arjantin’de sol muhalefet parçalı ama sokakta aktif. Parlamento temsili sınırlı olsa da toplumsal muhalefet güçlü. Türkiye’de ise CHP’nin yerel seçim başarısı ve yükselen muhalefet söylemi, Erdoğan’a karşı yeni bir direnç hattı oluşturdu; ama toplumsal örgütlülük zayıf. CHP’nin yükselişi, Erdoğan’ın antidemokratik baskısının sertleştirmesine neden oldu.
Ekonomik kriz ve toplumsal tepki dikkate alındığında; her iki ülkede de yüksek enflasyon, işsizlik ve yoksulluk halkın günlük yaşamını zorlaştırıyor. Arjantin’de emekliler ve öğrenciler sokakta; Türkiye’de ise ekonomik tepki daha çok bireysel düzeyde, örgütlü protestolar sınırlı. Arjantin ve Türkiye, farklı kıtalarda ama benzer tarihsel döngülerde sıkışmış iki halk. Krizlerin faturasını ödeyen emekçiler, yalnızca ekonomik değil siyasal bir çıkış yolu arıyor. Bu çıkış, ancak sekterliği aşan, halkın gerçek ihtiyaçlarına kulak veren ve tarihsel deneyimlerden ders çıkaran bir sol stratejiyle mümkün olabilir.