
Araştırmacı
acingisdv@gmail.com
Ferdi Zeyrek ile hiç tanışma fırsatım olmadı. Zeyrek, önceki başkanlarından olduğum SODEV’in de yeni katılan üyelerinden. Ama hiç karşılaşmadık. Onu kaybettikten sonra, önce şöyle düşündüm: İyi ki kişisel tanışıklığım olmamış; öyle olsa, içim şimdi olduğundan daha da çok yanardı, çünkü çok iyi ve çok sevilesi bir insanmış. Ama daha da derin düşününce “keşke” tanışıp konuşsaymışım” dedim. Hiç değilse, yaşamda çok sık rastlayamadığımız türden, olağandışı iyi bir insanla dost olma fırsatını ıskalamamış olurdum.
Özgeçmişi her yerde çıktı. O, bir mimar. Bir süre Manisa’da CHP İl Başkanlığı yapmış ve 2024 yerel seçiminde %57,25’lik bir oy oranıyla Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı olmuş; bu kentin belediyesini 74 yıl sonra yeniden CHP’ye kazandırmış. Ferdi, henüz 48 yaşında genç ve yakışıklı bir adam; hoş ve temiz yüzlü bir eşi ve üç şirin kızı var. Güler yüzlü bir insan ve gülüşü de, içten ve insanın içini ısıtan bir gülüş. Yaşamı hep taşrada geçmiş; yükseköğrenimini Bursa’da yapmış ama bunun dışında hep Manisa’da yaşamış. Ne ki, zekası ve yüreği, onu, yaşadığı yöre sınırlarının çok ötesine taşımış. İç Ege’nin bir kentinde, dünya çapında örnek oluşturabilecek edimleri gerçekleştirmiş. Kişiliğinde odaklaşan ışık, her türlü kutuplaşmayı aşmasını sağlamış. Nitekim öldüğünde, tüm siyasal eğilimlerden ayrımsız herkesin üzüldüğüne tanık olduk. Ferdi, kutuplaşmış bir toplumu ölümüyle birleştirdi.
Esasen son dönemde –hele Ferdi’nin ölümünden sonra- ben de, siyaset biliminin karmaşık labirentlerini pas geçip, toplumları ayrıştıran temel unsurun aslında çok basit olduğu görüşüne yakınlaşıyorum: İyilik ile kötülük karşıtlığı. Bir toplumda iyiler ve özünde iyi olmaya eğilimliler çoğunlukta. Ama karşı tarafta kötüler, yani özünde kötü olanlar ve –özü kötü olmasa da- farklı gerekçelerle onlara kanan veya ayak uyduranlar var. Siyaset sahnesinde tanıdığım “iyi” olanlara bir örnek Erdal İnönü’dür. Onda hiçbir “kötü” taraf bulamazdınız. Ferdi de bu gruptanmış; bu gerçeği kavramış olmak içimi daha da çok yaktı. Öte yandan kötü yani özü kötü, köpkötü olan ve saf kötülük simgesi olan kişi örneklerini ise her gün ekranlarda izliyoruz.
Ferdi Zeyrek’in, bir mülakat çerçevesinde kendisine sorulan bir soruya, en sevmediği üç şeyi şöyle açıkladığını okudum: Riyakarlık, samimiyetsizlik, tembellik. Ölümü, tüm sevmediği niteliklerden arınmış bir toplumsal ortamı gözler önüne serdi. Halkın riyasız ve gerçek iyiliği, samimiyeti ve çalışkanlığı ayırt etmesini bildiğini saptadık. Ferdi’nin bir yılı az aşkın bir sürede %70 oranında bir memnuniyet oranına erişmiş olması, kötülere ayak uyduranların önemli kesimini iyiler safına çektiğini gösteriyor. Halkın, cenaze töreni sırasında tanık olunan ve sahiciliği tartışılamaz sevgisi ve üzüntüsü de bunun göstergesi.
Bu vesileyle hepimiz, yoldaşını yitirmiş Özgür Özel’in sahici perişanlığını, halka hitap ederken ve Ferdi’nin ailesini teselli ederken döktüğü gözyaşını, dostunu mezarına gömerken toza toprağa bulanmış haliyle gerçek kişiliğini tanıdık. Onun yiğit Egeli delikanlı kimliğini değerlendirme olanağını bulduk. Gelecekte toplumun ileriye doğru yönelimini oluşturma sürecinde ikisi birlikte, omuz omuza çalışarak olumlu şeyler yapabilirlerdi. Aynı mülakatta okuduğum üzere Ferdi, arkasında yarım kalmış bir hikaye bırakmak da istemezmiş. Bıraktı; çok yazık!