
Öğretim Üyesi
bahri@sabanciuniv.edu
Amerikanın eski Dışişleri Bakanı ve ünlü tarihçi Henry Kissinger vefatından önce son yayınladığı, “Leadership-Six Studies in World Strategy“ (Liderlik-Devlet Yönetme Sanatı ve 21. Yüzyıl için altı ders ) başlıklı kitabında, 20. ve 21. yüzyılın başarılı 6 devlet adamının politik yaşamlarını ve başarılarını gündemimize taşımıştır. Kissinger’in kitabında seçtiği altı liderden birisi de Singapur’un efsanevi lideri Lee Kuan Yew dir.
Henry Kissinger kendisini “Geçtiğimiz yarım yüzyıl boyunca birçok dünya lideriyle tanışma ayrıcalığına sahip oldum: Hiç biri bana Singapour’un ilk öncüsü ve o zamandan beri yol gösterici ruhu olan Lee Kuan Yew’den daha fazlasını öğretmedi” şeklinde tanıtmaktadır. [1]Kendisi ile 1968 yılında Harvard’a “bir aylık “sabbatical” için gelen 43 yaşındaki bir başbakan olarak tanıdığını belirtiyor. Aynı şekilde, Margaret Thecher de onu “20. yüzyılın en yetenekli devlet adamlarından biri” olarak nitelendirdi.
Bu devlet insanları arasında benim uzun zamandır en çok dikkatimi çeken ve ülkemizde az bilinen Singapur’un efsane lideri ve Başbakanı Lee Kuan Yew (LKY) olmuştur. Onun hakkında bilgilerimi daha önce de, Alman Şansölyesi Helmut Schmidt’in 1998 yılında yayımlanan “Weggefahrten (Yol Arkadaşlarım)” ve vefatından önce 2013 yılında yayınlanan son kitabı olan “Ein Letzter Besuch– (Son Ziyaret)” kitaplarından edinmiştim.
Yaşam öyküsü
Singapur, 1819’da, İngiliz kolonisi Sumatra’nın “Vali Yardımcısı ” Sir Stamford Raffles tarafından kuruldu. Teknik olarak Kalküta’dan Hindistan’ın bir arka bahçesi olarak yönetildi. 1867’den itibaren de şehir, Londra’daki “Koloniler Dairesi’”nin doğrudan denetimi altındaki, önemli bir Britanya kolonisiydi. O yıllarda Singapur’un nüfus yoğunluğunu etnik Çinliler oluşturmaktaydı. 19. yüzyılda Çin’in içinde bulunduğu huzursuzluk, yoksulluk ve iç çatışmalardan dolayı bu ülke insanları Singapur’a kaçtı. LKY’nin ailesi, Çin’in güneyindeki Guangdong eyaletinden Singapur’a gelmiş. Şehir o zamanlarda Malezyalılar, Hintliler, Araplar, Ermeniler ve Yahudiler gibi dünyanın her yerinden gelen göçmenlerle dolup taşıyordu.
Lee Kuan Yew 16 Eylül 1923 tarihinde Singapur da doğmuştur. LKY’nin büyükbabası koşulsuz bir İngiliz destekçisiydi ve Lee doğduğunda ailesine, LKY’ye Çince isminin yanı sıra İngilizce bir isim vermelerini önerdi, böylece ona “Harry” ismi verildi. LKY altı yaşından itibaren İngiliz eğitim sistemine bağlı okullara devam etti. İlginçtir ki, LKY, İngiliz kültürünü güçlü bir şekilde içselleştirmiş olsa da, ailesinden aldığı geleneksel eğitim nedeniyle Çin kültüründen, dilinden ve Konfüçyüs felsefesinden de etkilenmiştir. Çocukluğunda başlayan bu aile terbiyesi nedeniyle, erken yaşlardan itibaren ebeveynlerine ve büyüklerine saygı gösterme ve aile içinde uyum ve istikrarı koruma ihtiyacını öğrenmiş, bu da yaşamı boyunca bilincinde yer etmiş ve davranışlarını ve yaşam anlayışını şekillendirmiştir.
Eğitim dönemi
LKY genç bir öğrenciyken Singapur Şubat 1942’de Japonlar tarafından işgal edildi. Bu sırada Japon askerleri tarafından tutuklandı, ancak ölümden kıl payı kurtuldu. Tutukluluğu sırasında hızla Japonca öğrendi ve bir Japon kuruluşunda görev yaptı.
Savaştan sonra LKY Singapur’daki lise eğitimini başarıyla tamamladı ve Cambridge Üniversitesi’nde hukuk okumak için “Kraliçe Bursunu” kazandı. Aralık 1947’de bir başka başarılı öğrenci olan Kwa ile tanıştı ve daha sonra evlendi. LKY eşine “Choo” adını verdi. Kendisinin ve yakın arkadaşlarının da belirttiği gibi, Choo olağanüstü başarılı bir kadındı. Hem eş olarak hem de siyasi yaşamında LKY’nin vazgeçilmezi oldu. Eğitimlerini başarıyla tamamladıktan sonra her ikisi de 1950 yılında Singapur’a döndü ve Lee & Lee adında bir hukuk firması kurdu.
LKY’nin İngiltere’deki öğrencilik yıllarında Singapur ekonomik ve sosyal açıdan tükenmişti: kumar ve uyuşturucu batağı, dilencilik, tüberküloz ve büyük gecekondu mahalleleri yaygındı. İngilizlerin çekilmesinden sonra sosyal koşullar daha da kötüleşti ve komünistlerin iktidarı ele geçirmesine olanak sağladı.
Politik yaşamı
LKY, Cambridge Universitesi’nde eğitimini başarılı bir şekilde tamamladıktan sonra ülkesine geriye döndüğünde hukuk alanında çalışmak istemesine rağmen, hızla siyasetin içine çekildi. 1954’te, 31 yaşındayken, Halkın Eylem Partisi’ni (PAP) kurdu. Onun bu yıllardaki politik konumu olabildiğince sola, komünizme yakındı. Mayıs 1959’da PAP, seçimlerde parlamento çoğunluğunu elde etti ve LKY Kasım 1990’daki istifasına kadar otuz yıldan fazla bir süredir sürdüreceği bir görev olan Başbakanlığa atandı. Çok güçlü bir kabine oluşturdu. Aynı yıl, Londra hükümeti 1959’dan 1963’e kadar dış politika ve savunma politikası dışındaki tüm konularda Singapur’a özerklik verdi.
Lee’nin başarısı, ulusunun geçmiş tarihini aşarak kendi öz imajını geliştirmesi, farklı etnik gruplardan oluşan toplumunu dinamik bir geleceğe taşıması ve yoksulluk içindeki bir kenti dünya çapında bir ekonomik bölgeye dönüştürmesiydi. Singapur’un yüzölçümü yaklaşık 720 km2 dir”, yani Chicago’dan daha küçüktür. Ayrıca, 2 milyonluk nüfusu da dünya standartlarına göre çok küçüktü ve üç farklı etnik grup arasındaki gerilimlere sahne oluyordu: Çinliler, Malaylar ve Hintliler.
LKY ve kabinesi, Singapur’un ekonomik ve sosyal sorunlarını radikal bir şekilde iyileştirmeye başladı. Kısa süre sonra yüksek katlı binaların inşasına başlandı. Amaç, tüm Singapur sakinlerinin konutlara erişimini sağlamaktı ve konut sorununu çözmekti. Lee’nin anılarında işaret ettiği gibi, bireysel vatandaşların ekonomik refahının artması “daha güvenli bir istikrarı” sağladı. LKY, “… Bir ulus tek başına genişlemesiyle büyük değildir. Ona tarihte onurlu bir yer edindiren halkının dayanışma iradesi ve disiplini ile liderlerinin kalitesidir.” demişti.[2]
Lee’nin gözünde mükemmellik kavramı, bireyin performansından çok daha fazlasını kapsıyordu. Bu çaba tüm toplumda geçerli olmalıydı. İster kamu hizmetinde, ister iş dünyasında, ister tıpta ya da eğitimde olsun, sıradanlık ve yolsuzluk kabul edilemezdi. Başarısızlık için ikinci bir şans yoktu ve başarısızlığa çok az tolerans gösteriliyordu. Lee’ye göre ortak başarı duygusu, genel olarak paylaşılan bir din, etnik köken ya da kültür olmasa bile toplumu bir arada tutmaya yardımcı olabilirdi.
LKY, aynı hızla yolsuzluklara karşı savaş açtı ve suçluları ortaya çıkarmaya başladı. Göreve başladıktan sonraki bir yıl içinde, hükümetin her düzeyinde yolsuzluk için ciddi cezalar sağlayan ve şüpheli rüşvet alıcıları için yasal başvuruları kısıtlayan “Yolsuzlukla Mücadele Yasası’”nı yürürlüğe koydu.
Onun liderliğinde, yolsuzlukla hızlı ve acımasızca mücadele edildi. Singapur’un yeterli refaha ulaştığı 1984 yılından sonra ise, özel sektördeki ücret politikalarını %80’e yakın bir artış ile dengelemeye çalıştı. 1960 ve 1963 yılları arasında Singapur’un eğitime yaptığı harcamalar neredeyse yedi kat artarken, eğitim gören insan sayısı %50 arttı. PAP hükümetinin ilk dokuz yıllında LKY, Singapur’un bütçesinin neredeyse üçte birini eğitime ayırdı.
LKY’nin aldığı en yenilikçi inisiyatif, onun dil politikasıydı .İngilizce uzun zamandır hükümetin resmi dili olmuştu. Ancak çok az Singapurlu bu dili konuşuyordu. Çözümü iki dilli bir eğitim politikasıydı; İngilizce konuşan okullar Mandarin, Malay ve Tamil öğretmek zorunda kalırken, hepsine Tamilce dili öğretildi. Daha sonra, 1960 yılında, Singapur halk sağlığını en önemli öncelik haline getirdi ve hükümet GSYİH’nın %5’ini sağlık hizmetlerine ayırdı. Bugün Singapur dünyanın en temiz ve düzenli şehir devletlerinden birisi haline gelmiştir. Lee, hayatı boyunca, katkısının sadece Singapur toplumunda zaten var olan güçleri açığa çıkarmak olduğunda ısrar etti. Kendisini devlet adamı olarak gören herkesin bir psikiyatriste görünmesi gerektiğini söylerdi.
LKY, Komünizmi reddetti; çünkü ona göre komünist sistem, birlikte işleyen mevcut kurumların çözülmesi anlamına geliyordu. Otuz yıla aşkın bir süredir Singapur’u her zamankinden daha yüksek bir kalkınma seviyesine getirdi, ülkeyi kendine yeterli üretimden, sanayii üretimini, finansal hizmetleri, turizmi ve yüksek teknolojinin “inovation” devrimini gerçekleştirmesini sağladı. Singapur’un kişi başına düşen ulusal gelirini 1965 yılında $ 517 dan, 2021 de $ 72.000 dolara yükselti. Bir başka deyişle, sadece 6 milyonluk bir nüfusun aynı yıl içerisinde yaratığı GSYİH yaklaşık 400 milyar dolar oldu. Bu, Türkiye’nin 85 milyon insanının yarattığı GSMH‘nın yarısına eşittir.
LKY’nin ilgimi çeken bir yorumu da politikacı ile devlet adamı arasındaki farkın tanımıdır. Ona göre, “Bir politikacı ile bir devlet adamı arasında çeşitli farklar vardır. Bir politikacı sadece kendini tanıtmak ve bir ofisi fethetmek ister. Sonra onu doldurmanın gururunu yaşar. Bir liderin bir misyonu vardır. Bazı şeyleri yapmak için iktidara gelmek istiyordur… Bir devlet adamı, sadece belirli şeyleri yapmak için iktidar için çabalayan değil, aynı zamanda iktidarı iyi bir halefine devredebilen kişidir. Benim anlayışım bu.”[3]
Ekonomik başarısının arkasındaki faktörler nelerdir?
Singapur’un Kalkınma Stratejisi’ne göre -Çin, Japonya, Tayvan ve Güney Kore’ye benzer şekilde- otoriter yönetim liderliğinde devletin öncülüğünde önemli reformları uygulayarak ekonomik kalkınma planlarını başlattı.
LKY’nun liderliğinde Singapur’da uygulanan kalkınma politikaları, “Doğu Asya Kalkınma Strajesi” (East Asian Development Strategies) olarak isimlendirilen kalkınma planı üzerine kurulmuş olup dört ana temele dayanıyordu. (1) Kalkınmanın ilk aşamasında, otoriter yöneticiler altında devlet önderliğindeki ekonomik kalkınma (devlet kapitalizmi); (2) ekonomik kalkınmaya, bilimde ilerlemeye ve sosyal kalkınmaya katkıda bulunmayı amaçlayan eğitim reformları; (3) dünya pazar odaklı (ihracata yönelik) kalkınma stratejisi; (4) ihracat pazarları için üretim yapmak ve yurt içine yatırımı teşvik etmek olmuştur.
Aynı zamanda yabancı dost ve tanıdıklarına da benzer bir güven aşılamaya çalışmıştır. Artık bu kadar ikna edici olmasının nedeni, salt Güneydoğu Asya bölgesel siyasetinin zeki bir gözlemcisi olması değil, aynı zamanda Çin mirasının, Cambridge Üniversitesi’nde aldığı eğitimle birleşerek Doğu ve Batı arasındaki etkileşimin dinamikleri konusunda kendisine olağanüstü bir kavrayış kazandırmasıydı.
Son Yılları
Lee Kuan Yew, ölümünden üç yıl önce, çocukluğunun geleneksel Çinli aile içerisinde geçtiğini; bu nedenle de, farkında olmadan bir Konfüsyüsçü olduğunu belirtmiş ve yaşamı boyunca onun prensiplerine bağlı kalmıştır. Hayatının en zor günlerine 60 yıllık eşi Choo’nun Mayıs 2008 de felç olması ile başlamış ve Ekim 2010 da ölümüne kadar yaşamında yanında olmuştur. Lee Kuan Yew, 23 Mart 2015 tarihinde, başbakanlıktan ayrıldıktan 25 yıl sonra 91 yaşında vefat etmiştir. Dünyanın önde gelen devlet yöneticileri cenaze törenine katılmışlardır. Bugün hala uluslararası düzeyde ve bölgede, görüşleri ve uyarıları paylaşılmaktadır. Kısacası Lee Kuan Yew, içinde bulunduğumuz asrın son başarılı ve nesilleri tükenen devlet adamlarında birisi olarak tarihte yerini almıştır.
NOT. BU yazının hazırlanmasında,
Henry Kissinger, Staatskunst, C. Bertelsmann, 2022; Helmut Schmidt, Weggefahrten, Siedler Verlag, 1996; Helmut Schmidt, Penguin 30.4.2013. ,Lee Kuan Yew “,Graham Allison Robert D. Blackwill Ali Wyne, Belfer Center Studies in International Security, February 1, 2013. kitaplarından yararlanılmıştır.
[1] Graham Allison Robert D. Blackwill and Ali Wyne, “Lee Kuan Yew” in Belfer Centre Studies in International Security. The MIT Press Cambridge, Massachusetts, London England, 2013,s.1
[2] Henry Kissenger. Staatskunst, C. Bertelsmann,2022,s.395.
[3] ; Helmut Schmidt, Ein Letzter Besuch, Siedler, 2013,p.70.