Yusuf Can GÖKMEN – Spor: Kentlerin Kalkınmasında Çok Boyutlu Bir Kaldıraç

Yusuf Can GÖKMEN
Sodev Yönetim Kurulu Üyesi
yusufcangokmen@gmail.com

Bu yazının yazıldığı tarihte Türkiye gündeminde spora ilişkin birkaç gelişme üst sıralardaydı. Galatasaray lig, Beşiktaş’ın Türkiye Kupası şampiyonluğunu kazanmış; İstanbul’un uluslararası birkaç mega spor etkinliğine ev sahipliği yapacağı kesinleşmişti. Dolayısıyla, yazı ilhamını bu hareketlilikten ve sosyal demokratların sistematik olarak çok da üzerine düşünmediği bir konu olan spor ve kent ilişkisinin kendisinden almıştır. Savunulan tez ise şudur: Cumhuriyet Halk Partisi’nin kazandığı yerel seçim zaferinden sonra yerel yönetimlerin üzerine eğilmesi gereken konuların en önemlilerinden biri de spor olmak zorundadır. Çünkü spor ve kalkınmanın birlikte düşünülerek her iki kavramın da kesişimselliğinin bir potada eritilmesi ile çarpan etkisine sahip politik ve toplumsal bir etkileşim sahası yaratılmasının mümkündür.

Giriş

Spor, fiziksel aktivite ve rekabetten öte, toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmanın önemli bir bileşenidir. Farklı boyutlarıyla spor, kentlerin kalkınmasında güçlü bir kaldıraçtır. Sosyal demokrasi perspektifinden bakıldığında, sporun eşitlik, sosyal adalet ve kapsayıcılık ilkeleri çerçevesinde kentlerin kalkınmasına katkısı daha da önem kazanmaktadır. Bu yazıda, sporun pazarlama, sosyal içerme, inovasyon gibi boyutları üzerinden kentlerin kalkınması için nasıl bir kaldıraç olabileceği ve yerel yönetimlerin spor üzerinden kalkınma planlamalarının önemi meselesi ele alınacaktır.

Sporun Ekonomik Boyutu ve Pazarlama

Spor, çok büyük bir ekonomik sektördür ve kentler için önemli gelir kaynakları yaratma potansiyeline sahiptir. Küresel spor endüstrisinin büyüklüğü 2022 itibariyle 500 milyar doların üzerindedir. Spor etkinlikleri, yatırımcıları ve turistleri çekerek kentlerin sosyal ve kültürel dokusunu zenginleştirir ve itibarını artırır. Örneğin, Londra 2012 Olimpiyatları’nın ardından, şehirdeki turizm gelirlerinde yaklaşık 2 milyar dolar ek gelir elde edilmiştir. Dolayısıyla, İstanbul’un 2027 Avrupa Oyunları’na; Beşiktaş’ın 2026 UEFA Avrupa Ligi Finali ve 2027 UEFA Konferans Ligi Finali’ne ev sahipliği yapacak olması İstanbul için son derece önemli bir iş olacaktır. Yanısıra, İstanbul’un 2036 Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapma hedefi de şehrin uluslararası tanınırlığını artıracak ve turizm gelirlerini önemli ölçüde artırma hedefinin göstergesidir. Bu etkinlikler ayrıca, şehirdeki spor altyapısının iyileştirilmesine ve yeni iş imkanlarının yaratılmasına da katkıda bulunacaktır.

Bu ekonomik boyut, sporun sosyal içermeyi teşvik eden yönüyle birleştiğinde, kentler için daha geniş kapsamlı faydalar yaratabilmeyi mümkün kılacaktır.

Sosyal İçerme ve Toplumsal Fayda

Spor, toplumun her kesimine hitap eder ve sosyal içermeyi teşvik eder. Tam da bu noktada sosyal demokrasinin spora bakışı ile sporun doğasının ne kadar uyumlu ortaya çıkacaktır; çünkü, sosyal demokrasi sporun toplumsal kapsayıcılık ve eşitlik ilkesine uygun olarak herkes için erişilebilir olmasını vurgular. Spor, ayrıca, gençler ve dezavantajlı gruplar için kişisel gelişim ve sosyal entegrasyon açısından kritik bir rol oynar. Spor kulüpleri ve yerel spor organizasyonları, gençlerin kötü alışkanlıklardan uzak durmalarını ve sağlıklı yaşam tarzlarını benimsemelerini teşvik eder. Ayrıca, sporun sosyal içerme amacıyla değerlendirilmesi, şehrin spor altyapısını güçlendirmeyi, herkes için spor olanakları sağlamayı ve topluluk bilincini yükseltmeyi hedeflemeyi gerektirir. Böylelikle, sporun toplumsal kapsayıcılığını artırarak, dezavantajlı grupların topluma entegrasyonunu sağlamak mümkün olacaktır.

Sporun toplumsal faydaları, inovasyon ve girişimcilik fırsatlarıyla birleştiğinde daha da güçlenir.

İnovasyon ve Girişimcilik

Spor, yenilikçi endüstriler ve girişimcilik ekosistemleri için de cazip bir alan sunar. Sosyal demokrat bir yaklaşım, spor teknolojilerinin ve inovasyonlarının geniş kitlelere ulaşmasını ve herkesin bu fırsatlardan eşit şekilde faydalanmasını savunur. Örneğin, E-spor endüstrisi, 2023 itibariyle 1.6 milyar dolar büyüklüğe ulaşması beklenen hızla büyüyen bir alandır. Dijital teknolojiler ve veri analizinin spor alanında kullanılması, yeni iş modelleri ve girişimcilik fırsatları yaratmaktadır. Dolayısıyla, spor aracılığıyla yaratılacak olan sektörler arası katma değerin tabana yayılması ile aslında toplumsal anlamda genele sirayet eden bir kalkınma boyutunun da habercisidir.

Bir diğer yandan, spor teknolojilerinin bir getirisi olarak akıllı stadyumlar, taraftar deneyimlerini artırmak için gelişmiş teknolojiler kullanarak hem spor etkinliklerini izlemeyi

hem de bu etkinliklerden elde edilen gelirleri maksimize etmektedir. Spor teknolojilerindeki yenilikler, aynı zamanda sporcu performanslarını izlemek ve geliştirmek için de kullanılmaktadır. Bu, sporun profesyonel seviyede gelişimini desteklerken, spor bilimleri alanında da önemli ilerlemeler kaydedilmesini sağlar.

Söz konusu yenilikçi yaklaşımlar, yerel yönetimlerin sporun kalkınma aracı olarak kullanımını daha etkili hale getirebilir.

Yerel Yönetimlerin Rolü ve Kalkınma Planlamaları

Bu yazının temel savlarından biri olarak ifade edilen temel nokta ise yerel yönetimlerin sporun kalkınma aracı olarak kullanılmasında oldukça kritik bir role sahip olması gerektiğidir. Çünkü, sosyal demokrasi, yerel yönetimlerin spor stratejilerinin, toplumsal eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerine uygun olmasını savunur. Yerel yönetimler eliyle bir stratejiye oturtulan spor politikası, sporun toplumsal faydalarını maksimize etmeyi, fiziksel aktivite düzeyini artırmayı ve yönetilen kenti bir spor merkezi haline getirmeyi amaçlamaktadır.

Belirtmek gerekir ki, kentlerin spor ve fiziksel aktiviteye yatırım yapması, aynı zamanda sağlık hizmetleri maliyetlerinde de önemli tasarruflar sağlar. Spor ve fiziksel aktivite, bireylerin sağlığını iyileştirir, kronik hastalıkları önler ve genel refahı artırır. Bu, uzun vadede sağlık hizmetlerine olan talebi azaltır ve yerel ekonomiye pozitif katkı sağlar.

Spor mega etkinliklerinin düzenlenmesi, bu stratejilerin uygulanmasında önemli bir fırsat yaratır.

Spor Mega Etkinlikleri ve Sürdürülebilir Kalkınma

Spor mega etkinlikleri, kentlerin sürdürülebilir kalkınmasında önemli bir rol oynar. İstanbul, 2027 yılında Avrupa Oyunlarına ve Beşiktaş, 2026 UEFA Avrupa Ligi Finali ve muhtemelen 2027 UEFA Avrupa Konferans Ligi Finali’ne ev sahipliği yapacaktır. Ayrıca, İstanbul 2036 Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapmayı hedeflemektedir. Bu tür mega etkinlikler, şehrin uluslararası düzeyde tanınırlığını artıracak, turizmi canlandıracak ve altyapı yatırımlarını hızlandıracaktır.

Bu etkinlikler, İstanbul’un küresel bir spor merkezi olarak konumlanmasını sağlayarak, şehir için önemli ekonomik ve sosyal katma değer yaratma potansiyeline sahiptir.

Mega etkinlikler, şehre uluslararası tanınırlık kazandırarak, turistik çekme olasılığını artırır ve uzun vadede şehrin cazibe merkezi olmasına daha fazla katkı sağlar. Ayrıca, bu etkinlikler kapsamında yapılan altyapı yatırımları, şehrin genel yaşam kalitesini artırır ve yerel ekonomiye önemli girdiler yaratır.

Sporun kalkınma ve barış alanındaki rolü, sosyal politika alanlarında belirginleşir.

Sporun Kalkınma ve Barış İçin Rolü: Dört Sosyal Politika Alanı Modeli

Richard Giulianotti’nin “The Sport, Development and Peace Sector: A Model of Four Social Policy Domains” (Sport, Kalkınma ve Barış Sektörü: Dört Sosyal Politika Alanı Modeli) adlı çalışması, sporun kalkınma ve barış alanındaki dört temel sosyal politika alanını tanımlar: neo-liberal sosyal politikalar, kalkınmacı müdahaleci politikalar, stratejik kalkınmacı politikalar ve sosyal adalet politikaları.

  1. Neo-liberal Sosyal Politikalar: Özel sektör ve büyük şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk programları aracılığıyla yürüttüğü politikalardır. Bu politikalar, sporun ekonomik getirilerini maksimize etmeyi ve sosyal sorumluluk projeleriyle marka değerini artırmayı hedefler.
  2. Kalkınmacı Müdahaleci Politikalar: Sivil toplum kuruluşları ve topluluk temelli organizasyonlar tarafından yürütülen politikalardır. Bu politikalar, sporun sosyal kalkınma aracı olarak kullanılmasını ve dezavantajlı grupların spor yoluyla güçlendirilmesini amaçlar.
  3. Stratejik Kalkınmacı Politikalar: Ulusal ve uluslararası hükümetler ve spor federasyonları tarafından yürütülen politikalardır. Bu politikalar, sporun kalkınma hedeflerine ulaşmada stratejik bir araç olarak kullanılmasını sağlar. Örneğin, Birleşmiş Milletler’in spor ve barış inisiyatifleri bu alana örnektir.
  4. Sosyal Adalet Politikaları: Yeni sosyal hareketler ve eleştirel sivil toplum örgütleri tarafından savunulan politikalardır. Bu politikalar, sporun sosyal adalet, insan hakları ve toplumsal eşitlik ilkeleri doğrultusunda kullanılmasını hedefler.

 

Bu politika alanları, sporun siyasetle olan ilişkisini de gözler önüne sermektedir.

Spor ve Siyaset İlişkisi

Spor, siyasetle derin bir şekilde iç içe geçmiştir. Nelson Mandela’nın “Spor, dünyayı değiştirme gücüne sahiptir” sözü, sporun politik önemini ve etkisini vurgulamak için çarpıcı bir örnektir. Bu sebeple özellikle mega spor etkinlikleri, uluslararası ilişkilerde ve diplomatik çabalarda önemli bir araç olarak kullanılır. Spor etkinlikleri, ülkelerin uluslararası arenada prestij kazanmasını sağlar ve yumuşak güç stratejilerinin bir parçası olarak değerlendirilir.

Sosyal demokrat perspektif ise, sporun ekonomik katkılarının adil ve eşitlikçi bir şekilde dağıtılmasını ve spor olanaklarının herkes için erişilebilir olmasını hedefler. Bu sebeple sporun organize edilmesine dönük olarak daha önce saydığımız politika alanlarından kalkınmacı-müdahaleci, stratejik kalkınmacı ve sosyal adalet politikalarını öne çıkardığı söylenebilir. Bu bağlamda, sporun toplumsal barış ve kalkınma için nasıl bir araç olarak kullanılabileceği, sosyal politikalar ve sporun kesişim noktalarında incelenmelidir. Bu nedenle, spor ve kalkınmanın kesişim noktalarında politik ve toplumsal etkileşim alanları yaratılması, yerel yönetimlerin öncelikleri arasında yer almalıdır. Sporun ekonomik, sosyal, inovatif ve politik boyutlarıyla ele alınması, kentlerin daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde kalkınmasına katkıda bulunacaktır.

Sonuç

Türkiye’nin dinamik ve hızla değişen spor gündemi, sosyal demokrat bir yaklaşımın spor ve kent ilişkisini yeniden değerlendirmesini gerektirmektedir. Sporun, sadece fiziksel aktivite ve rekabet unsurlarından ibaret olmadığı; aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınma için çok boyutlu bir kaldıraç olduğu gerçeği, yerel yönetimlerin politika ve stratejilerini bu doğrultuda şekillendirmesini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’nin sosyal demokrat partisi olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerel seçim zaferinin ardından, sporun yerel yönetimlerin odaklanması gereken temel alanlardan biri olarak ele alınması gerektiği savunulmaktadır; zira spor ve kalkınmanın birlikte düşünülmesi, bu iki kavramın kesişim noktalarında güçlü sinerjiler yaratılarak, politik ve toplumsal anlamda çarpan etkisi yaratacak etkileşim alanları oluşturulabilecektir.

Ezcümle, sporun çok boyutlu etkileri, kentlerin kalkınmasında önemli bir araç olarak kullanılabileceğini açıkça göstermektedir. Sporun, ekonomik, sosyal, inovatif ve politik boyutlarıyla ele alınarak, kentlerin daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir şekilde kalkınmasına katkıda bulunmak mümkündür. Yerel yönetimlerin, spor ve kalkınma kesişim noktalarında

güçlü ve bütüncül politikalar geliştirerek, sporun toplumsal barış ve refah için bir kaldıraç olarak kullanılmasını sağlamaları gerekmektedir. Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yerel yönetimlerdeki başarılarının, spor politikalarını da içerecek şekilde genişletilmesi, kentlerin sürdürülebilir kalkınmasına önemli katkılar sağlayacaktır.