Bir sürpriz yaşanmazsa ki, yaşanmayacağını düşünüyorum; Ocak ayında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olağan kongre sürecine girecek. Malum; 1 Kasım seçim sonuçları sonrasında parti yönetimi delegelerin karşısına geçip kendini değerlendirtecek. Ben burada, bazı önermelerden önce, Ocak Kurultayı’nda muhtemel yaşanacakları önceden tahmin etmeye çalışacağım.
Parti içerisinde birçok kesim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun uyarısına rağmen, işin ucunu şimdiden mahalle delege seçimlerine karışacak kadar kaçırdı. Özellikle küçük şehirlerin örgütlerinde sanki “tükenmişlik sendromu” yaşanıyor. 7 Haziran’dan sonra örgütte “acaba hükümet ortağı olur muyuz?” heyecanı, 1 Kasım Seçimi’nden sonra yerini yine hüsrana bırakmış durumda. Önümüzdeki 4 yıl boyu da seçim olmaması, göreve hazır yöneticilerin heyecanını bir hayli kısıtlamakta. Tabandaki bu heyecansızlığın tersine, yukarılarda ise inanılmaz bir heyecan rüzgarı esiyor. Mahalledeki delegeyi bile yakından takip eden genel başkan yardımcıları, grup başkanvekilleri, milletvekilleri, belediye başkanları ve eski milletvekillerini inanılmaz bir heyecan sarmış durumda.
Kurultayda yaşanacakları tahmin etmeye çalışacağımı söylemiştim; hemen o konuya geleyim. En fazla 3 adaylı bir kurultay geçecek ve genel başkanlık görevine yeniden Kemal Kılıçdaroğlu seçilecek. Ancak burada bir farklılık olacağını düşünüyorum. Bilindiği gibi kurultaylarda ilk gün genel başkanlık seçimi, ikinci gün ise parti meclisi (PM) seçimi olur. Ben, sürprizin PM seçiminde yaşanacağını düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu 60 kişilik PM listesinden ciddi fireler verecek. Geçtiğimiz kurultayda sinyalleri gelen bu hareketin bu kurultaya damgasını vuracağını düşünüyorum. Neden mi? Anlatayım.
Tabanın istediği aslında basit ve açık. Kemal Kılıçdaroğlu’nun en çok eleştiri aldığı konu, “iyi ekip kuramaması”. “İyi olmama” kavramı, burada “iyi siyaset yapamama” ve “seçim sonuçlarına doğrudan etki edememe” konusuna ilişkin. Ancak, başarısız bulunan bu siyasilerin kurultaylarla ilgili ciddi deneyimleri olup delege ağırlıkları var; en azından öyle gözüküyor. Diğer genel başkan adayları muhalif bir cephe oluştururken, bu cephe –oluşumlara eleştirel bakmakla birlikte- safını mevcut Genel Başkan’ın yanında belirleyecek ve onun en büyük destekçisi görünecek. Kazanmak mı, değişim mi? Tabii ki önce kazanmak, sonra değişim. Bugün Kemal Kılıçdaroğlu için kazanmanın yolu, mevcut yönetim ile devam etmek gibi görünüyor. Çünkü eleştirilerin sahibi bu grup onun yine de en büyük destekçisiymiş gibi durmakta. Değişim mi? Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, değişimi bu sebeplerden dolayı yapamayacak. Ancak burada başka bir şey devreye girecek: delegeler! Kurultay delegeleri daha önce sinyallerini verdiği büyük değişimin önünü açacak ya da ben öyle umut ediyorum.
Peki, başka seçenekler var mı? Değişim ve başarı için iki aşamalı bir süreç olması gerektiğini düşünüyorum. İlki, Kemal Kılıçdaroğlu göreve geldiği zaman başlattığı ve yarım bıraktığı parti içi devrimi gerçekleştirmelidir. Bu devrim 2019 için hayati öneme sahiptir. CHP’nin önünü açmak istiyorsa önce bu devrimi gerçekleştirip sonra da kendi yerine 2018’de yapılacak kurultaya kadar yerine birini hazırlamalıdır. Örgüte bu ismi kabul ettirmelidir. 2018 başında yapılacak olan kurultayda partinin başına bu ismi geçirip onun 2019 sonunda yapılacak olan seçimlerdeki en büyük destekçisi olmalıdır. İkinci aşama ise partide değişime inanan kişilerin bu değişim için Kemal Kılıçdaroğlu’nu cesaretlendirmeleridir. Değişim her zaman zor ve sancılı bir süreçtir. Hele hele CHP gibi köklü bir siyasi partideyseniz işiniz hayli zordur. Bu sebeple, değişim isteyerek değişimin önünü tıkamak yerine değişimin önünü açacak seçeneklere yönelmek ve parti tabanının destekleyeceği isimlerin Genel Başkan’ın yanında olmasını sağlamak gerekmektedir. Kurultayda genel başkan adaylıklarını açıklamış kişilerin buna dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Değişim isterken değişimin önünü tıkama durumuna düşmemek gerekmektedir. Kemal Kılıçdaroğlu, mantıklı ve akılcı politikalara her zaman değer vermiş ve desteklemiş bir lider olarak, bu söylenenlerin en büyük destekçisi olacaktır.
Tüm bunların gerçekleşmesi, kurultay delegelerinin kurultay salonunda ellerine tutuşturulacak listelerde yapacakları/yapmayacakları değişikliklere bağlıdır. Kurultay delegelerine birileri “şunu veya bunu işaretle, şunun veya bunun üzerini çiz” türünden önerilerde bulunacaktır. Öncelikle CHP kurultay delegeleri, kendi kararlarında özgür olamazlarsa partilerinde ve ülkelerinde özgürlük beklemeleri hayal olacaktır. Kimsenin baskısı altında kalmadan parti ve ülke için yararlı olabilecek insanları Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanına taşımalı ve değişimin ateşini yakmalıdır. Değişimin ateşi ancak bu yolla gerçekten yakılabilecektir. Kurultay delegeleri, değişim için Kemal Kıluıçdaroğlu’nun elini rahatlatmak istiyorlarsa PM seçiminde dikkatli ve küçük hesaplardan uzak olmalılar.
Cem ÇETİN
Ekonomist,
d.cemcetin@gmail.com