Şüphesiz ki güzel değil, etkileyici. Ama içinde güzellikler barındırmış bir kent olduğu kesin. Bu güzelliklerden sadece biri de, Marmaray Projesi esnasında ortaya çıkarılan arkeolojik kalıntılar. 4 yıl süren kazılarla İstanbul tarihinin 8 bin 500 yıl geriye gittiğini öğrendik; bir meşe cenneti olduğunu, insanlığın talihini değiştiren Neolitik Döneme şahitlik ettiğini.
Herkesin rengi kendine
Etkileyici kısmı bir merkezde -2015 TÜİK verilerine göre 5.461 m2’lik bir alanda- metrekare başına 2 binden fazla kişinin yaşayabiliyor olmasında. Bu nüfusu göz önüne alınca her sınıftan insanın yarattığı renk cümbüşü de aynı yerde yaşanıyor; Beyaz yaka, Mavi yaka, Kızıl, Kızıl-Yeşil, Kızıl-Yeşil-Sarı, Kırmızı-Beyaz, Siyah, Gökkuşağı renkleri, Mor. Sınıfların bir araya gelişi renk oluşturur, bu şehrin rengine ise siz karar verin.
Projelerin vesile olduğu
Bütün bu sayılanlara farklı ilişkiler ve farklı şekillerde yaşayan insanları da ekleyin; çünkü oluşan ahenge, kent diyeceğiz. Bir kent ne kadar ahenkliyse o kadar kalabalıktır. Her kalabalık, öncesinde var olmuş bir kalabalığın mirası üzerinde yeşerir. Üsküdar ve Yenikapı’yı birbirine bağlayan Marmaray ulaşım projesi de İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne göre “ulaşım eksikliği” ve kalabalığın bir sonucudur.
Marmaray, bizi kentin ironik miraslarından birine, arkeolojik kalıntılarına götürür. Asırlar geçirmiş ‘güzel’ bir kentin, asırlarını oluşturan katmanlarının güzel aşamalarına, yine asrın ulaşım projesi olarak nitelenen Marmaray üzerinden bakalım;
Yeni olmayan hayal: Marmaray
Asrın Projesi Marmaray aslında başka bir asrın yani Osmanlı’nın hayali. Olayı zamanın “Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı şimdinin Başbakanı Binali Yıldırım şöyle anlatıyor:
“Proje ilk olarak 1860 yılında Sultan Abdülmecid tarafından dile getirildi. Marmaray’da en somut adım 1892 yılında atıldı ve Sultan 2. Abdülhamit Han bu tarihte proje çizdirdi. Fransızların çizdiği proje bugünkü Marmaray ile aynı değil. 1979 yılında hükümette Marmaray konuşuldu fakat hiçbir adım atılmadı. 1987 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal Amerikalı firmalara ön fizibilite yaptırıp proje hazırlattı. Yaşanan olaylar malum orada da yine bir ilerleme sağlanamıyor. Tüp geçit yapma projesi var ama Marmaray adı yok ortada. Abdülhamit döneminde ise Tünel-i Bahri diye adı geçiyor yani “Deniz Tüneli”. Özal’dan sonra koalisyon hükümeti 1997’de Özal döneminde yapılan projeyi raftan indiriyor.”
BirGün Gazetesi’ne 2013 yılında yazdığım “Açılan Marmaray Hattı: Yarım Kalan İstanbul Tarihi” başlıklı haberde kalabalık ve ahengi bir bol kentin geçmişini didikliyordum. Sonunda ekleyeceğimi başında eklersem eğer; kazılar yarım bırakıldı denebilecek bir aceleyle sonlandırıldı, Yenikapı’da açılması planlanan Arkeopark için henüz yalnızca Fatih Belediye Meclisi’nden izin geçti fakat ortada icraat yok, Yenikapı Transfer Merkezi Mimari Projesi’nde çeşitli usulsüzlükler yapıldı.
Adım adım Yenikapı Kazıları; “Yok çanak, yok çömlek çıktı”
Marmaray arkeolojik kazıları 2004 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nce başlatıldı. Maddi desteği Ulaştırma Bakanlığı tarafından sağlanan kazılara, bakanlık verilerine göre, 150 milyon liraya yakın bütçe ayrıldı. 60 arkeolog, 7 fotoğrafçı, 6 mimar, 6 restoratör, 600’den fazla işçi görev aldı. Ayrıca adli tıp uzmanları, jeolog, arkeobotanikçi, antropolog, sualtı arkeologları gibi farklı disiplinlerden çok sayıda bilim insanı da projeye destek verdi. 38 bin envanterlik yani müzelik değerde yaklaşık 40 bin kasadan fazla eser ortaya çıkarıldı.
Hat tamamlandıktan sonra her gün 1,5 milyon insan taşımayı hedefleyen Marmaray Projesi Yenikapı, Üsküdar ve Sirkeci istasyonlarında yapılan kazılar sebebiyle açılışını 4 yıl gecikmeyle yaptı. Ortaya çıkan bu tarihsel zenginlik, UNESCO ve ICOMOS dahil olmak üzere, pek çok tarih ve kültür otoritesini sevindirdiyse de devlet erkanı tarafından ‘sinirle’ karşılandı. Zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 26 Şubat 2011’de: “Bizim dönemimizde başladığımız proje aslında 2010’a yetişebilirdi. Bize gecikmek yakışmaz, ertelemek yakışmaz. Sürekli yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı, yok şu çıktı, yok bu çıktı ile önümüze engeller koydular. Bunlar insandan çok daha mı önemliydi? Yok kuruluydu, yok yargısıydı bunlara takılıp kaldık. 3 sene bizi engellediler. Marmaray’ın işletmeye açılmaması değil maddi kaybı da ciddi noktada. Bundan sonra engel mengel tanımıyoruz, bedeli ne olursa olsun” açıklamasını yaptı.
Yok sayılan arkeologlar
Marmaray ve metro projelerinde çalışan arkeolog, restoratör, fotoğrafçı ve sanat tarihçileri, 8 Eylül 2011’de bir basın açıklaması yaparak 2,5 aydır ödenmeyen maaşlarının ödenmesini ve işten çıkarılan arkadaşlarının geri alınmasını istemişlerdi. Yaşanan kültürel tahribat ve maaşlarının ödenmemesiyle ilgili eylem düzenledikleri için işlerine son verilen arkeologların işe iade davası 30 Ekim 2008’de görülmeye başlandı. 2 aydır ödenmeyen ücretler 5 gün içinde ödendi. 1 ay sonra da 3 kişi ‘daralmaya gidiyoruz’ gerekçesiyle işten atıldı. Açılan işe iade davasının da 2 yıl sonra kazanılmasına rağmen ana firma tazminat ödeyip bazı arkeologları işe almamayı tercih etti. Marmaray kazıları, bir ülkenin kültür mirası ve arkeologlara bakış açısını ortaya koyması sebebiyle de iyi bir denemeydi.
Basında çıkan haberlerden yapılan bir derlemeyle, Marmaray Kazıları’nın 2009’dan günümüze bir tarihçesi:
2009
31 Mart: Langa kenti yenileyebilir mi? – Tarihte ‘Theodosius Limanı’ olarak bilinen ve kalıntılarının bulunduğu Yenikapı Langa’da Marmaray Projesi’nin ana transfer noktası inşa edilecek. Gemi kalıntıları bugüne kadar dünyada bulunan en büyük Roma limanına ait. İstanbul 4. yüzyılda Roma’nın başkenti olduğunda, Afrika’dan kente buradan hububat taşınmaya başlanmış. Marmaray kazılarında bugüne kadar tam 33 gemi kalıntısı ortaya çıkarıldı.
11 Nisan: En eski İstanbullu – Marmaray çalışmasının uzaması üzerine, Yenikapı’da Neolitik (Cilalı Taş Devri) döneme ait eserlerin bulunduğu bataklığa iş makinelerinin sokulması gündeme gelmişti. Kasım 2008’de yaşanan tartışmada, uzman arkeologlar, eserlerin doğal koruyucusu olan bataklıkta arkeolojik araştırmaların devam etmesi gerektiğini belirtmiş ve “Buraya iş makinesi sokulamaz” demişti. Tartışmalar sürerken kazılarda “urne” tipi tarihi mezarlar bulunmuş, bunun üzerine Kazı Başkanı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Dr. İsmail Karamut da kazıya el yordamıyla devam edeceklerini söylemişti.
Arkeolojik kazı yapılırken kepçelerin sokulmak istendiği Yenikapı Marmaray istasyonu inşaat alanında 8.500 yıllık bir mezar bulundu. Bunun, bilinen en eski İstanbullu olduğu belirlendi.
13 Mayıs: Telekom kazısında tarihi eser – Vezneciler’de Telekom kazısı yapılırken Taksim-Yenikapı metro hattı inşaat sahasının hemen yanında ortaya çıkan kalıntılar, İstanbul Arkeoloji Müzesi yetkilileri tarafından incelemeye alındı. Bölgede çalışma yürüten arkeologlar, kalıntıların 18-19’uncu yüzyıl Osmanlı dönemine ait olabileceğini vurguladı.
20 Eylül: Gemicilik tarihine yeni ışık – Marmaray metro projesi kapsamında Yenikapı’da sürdürülen ve bugüne kadar 34 batığa ulaşılan arkeolojik kazılarda, 6. yüzyıla ait 35-40 metre büyüklüğünde yeni bir batık gün yüzüne çıkarılıyor. Batıkların “en eski tarihli ve en büyüğü” olarak nitelendirilen kargo gemisinin, bugüne kadar bulunan batıkların en önemlisi olduğu vurgulanıyor.
1 Aralık: Eski zamanlara yolculuk – Kazılarda, özellikle Neolitik döneme ait katmanlara rastlandı, ki bu, İstanbul’daki ilk yerleşimin, bilinenin aksine, MÖ 3 binli yıllara değil de MÖ 8 binlerde olduğunu gösteriyor. Neolitik dönem (MÖ 8000-5500) insanların göçebe yaşam şeklinden yerleşik hayata geçtiği, avcı-toplayıcılıktan üretime geçildiği bir dönem. Bu gelişme ise insanlık tarihinde devrim niteliği taşıyor.
15 Aralık: 1000 yıl öncesinin kadını – Buluntular Bizans döneminde yaşayan insan tipinin belirlenmesini sağladı. Yapılan yüzlendirme işlemleri, Bizanslıların deniz mahsulleri ile beslenen sağlıklı bir toplum olduğunu gösterdi. Yapılan işlemlerden sonra bin yıl önce yaşamış İstanbullu kadının prototipi de ortaya çıktı.
2010
10 Ocak: Marmaray’da akbaba ve filler – Kazılarda bulunan hayvan iskeletleri en az tarihi eserler kadar ilginç. Yenikapı’da alageyikten file, akbabadan maymuna birçok hayvanın yaşadığı, Bizanslıların terrier beslediği görülüyor. Prof. Dr. Vedat Onar, dönemin en çok tüketilen balığının da orkinos olduğunu söylüyor.
19 Mart: Kapı bulundu, sıra heykelde – Roma İmratarotoru Konstantin tarafından yaptırılan surların batıya açılan Protokol Kapısı bulundu. Roma İmparatoru Konstantin, 324 yılında, Bizantion’u (İstanbul) ikinci başkent seçti ve şehrin sınırlarını genişleterek surlarla çevirdi.
27 Mayıs: 1300 yıl sonra ortaya çıktı – Marmaray Projesi kapsamında Yenikapı’da devam eden arkeolojik kazılarda 13 satırdan oluşan Arapça metin bulundu.
25 Ekim: Kültür mirası toplantısı yapıldı – İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın desteğiyle, UNESCO Genel Merkezi tarafından, Batı Asya ve Arap ülkelerine yönelik sualtı kültür mirasını koruma konvansiyonu kapsamında düzenlenen ”1. Sualtı Kültür Mirasını Koruma Bölge Toplantısı” başladı.
2011
9 Ocak: Savaş gemileri Yenikapı’dan çıktı – İstanbul’un ilk surları, ilk limanı, 5’i ilk kez gün ışığına çıkan savaş gemisi olmak üzere çok sayıda gemi ile İstanbul’un ilk sakinleri sayılan cilalı taş devrinden bir köy ve iskeletler ortaya çıktı.
27 Şubat: ‘Şey’ değil, insanlık tarihi – Başbakan Tayyip Erdoğan, Marmaray projesiyle ilgili “Yok arkeolojik şey, yok çömlek çıktı” dese de kazılardan çıkan tarihi eserler ‘çanak çömlek’in çok ötesinde. Uzmanlara göre bulunan eserler yalnız İstanbul için değil dünya arkeoloji tarihi açısından da bir milat sayılıyor.
27 Mart: İstanbul’un ilk ‘zenginleri’ – Marmaray kazıları İstanbulluların en eski hemşerilerini ortaya çıkardı. Yenikapı’da 8.500 yıllık iki mezar bulundu. Uzmanlar “Mezarları özel yapılmış, korunaklı. İkisi de varlıklı kesimden” açıklamasını yaptı.
23 Haziran: Batıktan kaptan bile çıkabilir – Yenikapı’dan bu kez ‘yüküyle’ birlikte 5. yüzyıla ait olduğu sanılan bir gemi çıktı. Arkeologlara göre böyle bir batık dünyada da ilk.
31 Temmuz: 8 bin yıllık ayak izi – Yenikapı’daki kazılarda kentteki ilk insanların ayak izlerine ulaşıldı. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Gökhan Tan imzasıyla Atlas Dergisi’nin Ağustos sayısında yayımlanan habere göre, ayak izi, İstanbul için bir ilk ve dünyada çok nadir rastlanan bir buluntu.
27 Ağustos: Batık gemideki cevizler taze – 4. yüzyıla ait olan ve sel sonucu battığı tahmin edilen gemiden, badem, ceviz, kiraz, vişne, fındık, kavun çekirdekleri, zeytin, şeftali, çam kozalakları sağlam olarak çıkarıldı.
21 Kasım: Cam tarihi değişti – Sirkeci’de yapılan arkeolojik kazılarda, Roma, Bizans ve Osmanlı’dan günümüze ulaşan 2 bin yıllık cam sanatının izlerine rastlandı.
2012
8 Ocak: Bizanslılar at eti yermiş – Buluntulara göre Bizanslılar ayı oynatıp at eti yiyordu.
18 Ocak: Bin yıllık tekne denizde – Yenikapı’da bulunan ve ‘Dünyanın en büyük batık gemi koleksiyonu’ olarak kabul edilen 36 eserden ‘Yenikapı 12’ adlı teknenin replikasyonu yapılacak. Orta çağ dönemine ait olduğu tahmin edilen 9,64 metre uzunluğunda ve 2,60 metre genişliğindeki teknenin kopyası, 2013 yılında denize indirilecek
15 Şubat: Kazı günlüğü kitabı – İstanbul, Geç Osmanlı’dan Erken Bizans’a ve neolitik çağa kadar katman katman açıldı. Kazıların macerası, kitaba dönüştü.
17 Aralık: Pendik’te Marmaray’ı durduran höyük – ‘Temenye Höyüğü’ olarak bilinen arkeolojik kalıntılar yeniden gün yüzüne çıktı. Milattan önce 6.400 yılına ait olduğu ifade edilen höyük nedeniyle Marmaray çalışmalarına ara verildi.
2013
10 Ocak: 8 Bin 500 yıllık köy bulundu – Fikirtepe ve Yenikapı kazılarından sonra Pendik’te Neolitik Dönem (Taş Devri) izlerine rastlanıldı. Yenikapı’dan sonra Pendik’te de 8.500 yıllık neolitik insanın izlerine rastlandı. Pendik’teki kazı alanında, evlerin temelleri, çöp kuyuları, mezarlar, kemik kaşık, iğne, balta gibi aletler ortaya çıkarıldı. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan: “Bu kültür buradan Avrupa’ya gidiyor. Yani Avrupa kültürünün temeli burada.” açıklamasını yaptı.
9 Şubat: Para bitti, 40 bin eser ortada – İstanbul’un tarihini 8.500 yıl geriye götüren arkeoloji kazıları ‘Bütçe bitti’ denilerek durduruldu. Eserlerin bulunduğu depolar mühürlendi.
10 Şubat: Kazıya devam – Kültür Eski Bakanı Ömer Çelik devreye girdi. Ek kaynak ayrıldı. Kazılara devam kararı çıktı.
16 Haziran: Uluslararası övgü – UNESCO’ya bağlı ICOM’un düzenlediği sempozyum için Türkiye’ye gelen 29 ülkeden 130 bilim insanı Marmaray kazılarında Yenikapı’dan çıkan 36 gemiyi inceledi.
24 Eylül: İstanbul meşe cennetiymiş – Kazılarda toplanan Neolitik döneme ait 440 parça odun örneğinin Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde incelenmesi sonucu, İstanbul’un 8 bin yıl önce adeta bir meşe cenneti olduğu ortayı çıktı.
17 Ekim: Neolitik köprü – Avrupa’da çiftçiliğe dayalı ilk yerleşik köy yaşantısının başlangıcını araştıran bilim insanları, Anadolu’nun bu konuda nasıl bir rol oynadığını anlamak amacıyla biyolojik kanıtların izini sürdü.
29 Ekim: – İstanbul’un tarihini MÖ 8.500 yıllarına taşıyan buluntular tüm dünyada ses getirdi. Yüzlerce arkeolog, bilim insanı İstanbul’a geldi.
Sona gelirken
Marmaray hattı ‘hızla’ açıldı. Yıllara yayılsa tarihi değiştirebilecek kazılar da aceleye getirildi, arkeologlara baskı yapıldı. Bütün bu bilgiler ışığında, İstanbul 8.500 yıllıktır ve eskiden bir meşe cennetiydi. Her devrin bir hayali ve iddiası vardır. Önemli olan bugüne ne biriktirdiğimiz, bundan sonrasının üzerine ne koyduğumuz.
Enseyi karartmayalım mı? Peki. Belki meşeler yerinde değil evet, belki her sınıf için değil ona da evet (!) ama İstanbul güzel bir kent yine de. Bulabilene, anlayabilene, yaşayabilene, onu görebilene.
Yazının başında sormuştum ya, Sizin İstanbul’unuz ne renk?
Seçil TÜRKKAN
Gazeteci
secilturkkan@gmail.com