Türkiye’nin medyadaki halini konuşurken, gazetecilerin sansür ya da otosansüre uğramadan, istediği yerde, hakkının karşılığını alarak, güvenceli çalıştığını söylemeyi isterdim, ama şartlar buna müsaade etmiyor.
P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu çatısı altında kurulan Susma Platformu’nun bu yıl yayınlanan, Türkiye’de gazeteci, yayıncı, yazar ve sanatçılar arasında sansür ile otosansürün ne denli yaygın olduğunu tespit etmek için yaptığı araştırmaya göre ifade özgürlüğü ve sanat özgürlüğüne sekte vuran mevcut uygulamalar, yazar ve sanatçıların üretimlerini olumsuz yönde etkiliyor. Ankete katılanların % 91’i sansürün, % 93’ü otosansürün son 10 yılda eskisine kıyasla kayda değer bir artış gösterdiğini ve yaygınlaştığını düşünüyor. Yine katılımcıların % 91’i medyanın büyük oranda otosansür uyguladığını düşünüyor. Buna yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse, Fox TV’den haberci Fatih Portakal, Milletvekili Cihangir İslam’ın meclis kürsüsünden yaptığı ve sonucunda kendisine soruşturma açılan konuşmasını başlarına bir bela açmasından korktukları için yayınlamadıklarını açıkladı.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ile Friedrich Ebert Stiftung’un ortak hazırladığı verilere göre ise yaklaşık 9 bin gazeteci mesleğini yapamıyor. Bunun sektördeki oranı % 30 olurken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yapılan derlemeye göre, gazetecilik ve enformasyon % 54,6 ile istihdam alanı en düşük meslekler arasında yer alıyor.
Ortam kutuplaşmış ve medyada da durum bu haldeyken, gazetecilik yapmak isteyen gençler ne yapıyor? Ya da gazetecilik artık sadece bir hobi olarak yapılır hale mi geldi?
Türkiye’nin hobi gazetecileri: Gençler
Bütün bu ortamın içinde, yeni nesil ya da yeni nesle yakın duran gazeteciler bir takım oluşumların içinde yer almaya başladı. Teyit.org, Journo, Dokuz Sekiz Haber, Newslab gibi, fonlarla desteklenen mecraları bu yeni oluşumlar arasında saymak mümkün. Bu alanların güven vermeyen yanı şimdilik fonlarla yaşıyor olmaları olsa da, üretim için kısıtlı bir çevrenin mecrası olmaya ve tabiri caizse bu toprakların kurumamasına vesile oluyorlar. Bir tür ying-yang felsefesi gibi.
İçinde bulunduğumuz ve gazeteciliğin bir tür hobiye dönüştüğü bu durum, gazetecilerin oluşturduğu, kendilerinin yönettiği, patronaj ilişkisinin ortadan kaldırıldığı yeni mecraların arayışına da vesile olabilir. Bunlar içinde gazeteciler arasında nispeten yeni farkedilen bir alan olarak da podcast’i öne çıkarmak mümkün.
Podcast yükselirken
Podcast dünyada 2000’lerin başında kullanılmaya başlandı. BBC gibi geçmişten bugüne zaten bütün kitle iletişim araçlarını kullanan medya organlarının yanında, bugün podcast’i kullanan mecraların sayısı arttı. Açık Radyo ise, zaten sesle iş yapıyor olmanın verdiği avantajı kullanıyor ve 2004 yılından bu yana podcast’lerini dinleyicilere ulaştırıyor. Ama radyodan bağımsız olarak bireysel ya da kurumsal girişimlerle birlikte, bugün podcast karşımızda öne çıkan unsur olarak yer alıyor. Şüphesiz Spotify gibi kullanıcının müzik ve dinleme alışkanlığını pekiştiren teknolojik online araçların katkısı(!) burada büyük bir rol oynuyor.
Yeni bir girişim olarak Medyapod
Bunların arasında hem yürütücüleri, hem ekibi, hem de işleyiş tarzıyla gazeteciler için ilginç duran bir örnek olarak Medyapod’u saymak mümkün. 2018 yazında yayına başlayan Medyapod, bu alanda iş üretmek isteyenlere bir mecra. Kurucuları gazeteci Tunca Öğreten ve akademisyen Dr. Sarphan Uzunoğlu. Anlattıklarına göre Medyapod deneme yanılma ile yola çıkmış. Podcast ağında şimdilik toplamda 15 program var. Bunlar kültürden, dış politikaya, Türkiye gündemlerinden, haberin ekonomisine, spordan, teknoloji alanındaki gelişmelere, geziden bilişime kadar pek çok alandan oluşuyor. Programcılar gazeteciler, gönlü gazetecilikte olanlar, akademisyenler ve “serbest meslek” erbaplarından oluşuyor.
Medyapod Deneyimleri ya da Deneyleri
Medyapod’un ilginç yanı “kendiliğinden değişikliklere” imkan sağlıyor olmasında. Medyaya baktığınızda gençlere yer açılmasının ‘bi’ tanıdık’ ya da ‘iyi referanslarla’ gerçekleştiği gün gibi ortadayken, bu alan bir manada ‘gençlerin de önünü açıyor. Yaş hiyerarşisi girdabından kurtulmak, insana bir nebze iyi geliyor.
Bir programın yapımına ya da teklifine beraber karar veriliyor ve aslına bakarsanız herkes kendi alanında neyde iyiyse onu yapmaya başlayınca işler de işlemeye başlıyor. Karar alınıyor, eyleme geçiliyor. Öte yandan çoğunluğun bu işte profesyonel olmaması herkesin deneme yanılma yoluyla programlarını kaydedip, derleyip, yayınlamasına; reklamlar ve paylaşımları deneme yanılma yoluyla bulmasına da vesile oluyor. Bu çağda patronsuzluk biraz da bu demek.
Ekipten birinin aklına gelen ve programında denediği bir yenilik, diğerlerinin de o yeniliği programında kullanmasıyla birlikte, bir ‘gelenek’ haline geliyor. Bir örnek vermek gerekirse, “Şapka Altı Konuşmaları” programının sonunda bir gün Can Semercioğlu “Bu programı sevdiyseniz, şunu da seversiniz” diyerek birimizin programının adını verdi. Bu durum önce aramızda bir şaka, sonra da bu haliyle ekipçe benimsenerek mini bir gelenek haline geldi.
Medyapod’taki bir diğer eğlencemiz “Bize destek olun” cümlesini nerede nasıl kullanacağımız oldu. Önce sonra, bazen ortalarda, şimdi de en başta ve sonda kullanıyoruz.
İçinde kalmanın güzel olduğu, bu günlerde en azından bir deneyim olarak devam ettirdiğimiz Medyapod serüveni, hiç bir şey olmazsa bile faşizm günlerinde tarihe not düşüp, siz kayıtları dinlerken bizim de arka fonda yeteneklerimizi eğlenerek geliştirdiğimiz bir yer olarak kalabilir.
Örneğin ShortCAST isimli programda İlkan Akgül ve Emre Saklıca dijitale dönüşen medya pratikleri, teknoloji ve bilim alanındaki gelişmeleri tartışıyor. Ekipten İlkan Akgül “Medyapod, Türkiye’de daha önce hayata geçirilmemiş bir proje. Bu anlamda Netflix görevi görerek tüm yayıncıları bir araya toplama ideali, daha nice güzel fikirlerin altyapısını bile oluşturabilir. Bu yenilikçi ve daima gelişime açık projenin gelişimine katkı sunmak ise şahsen çok güzel bir deneyim” diyor.
Güncel kültür-sanat gelişmelerini takip edip kültür-sanat dünyasından konuklar ağırlayan “Anlatsam Roman Olur” programının yapımcısı Nida Gençtürk ise, “Yazının sınırlı dünyasında insanlara anlatmaya çalıştıklarım bu sınırlara takılıyordu. Medyapod’ta bu sınırlardan azade, sohbet edercesine derdimi anlatabilirken yaptığım söyleşilerde dinleyeni masanın üçüncü kişisine dönüştürebiliyorum” yorumunu yapıyor.
İmkanlar ve bugün
Patreon üzerinden dinleyicilerinin fonladığı Medyapod’un güzel yanı ona istediğimiz şekli, biz onu üretenlerin vermesinde. Patronsuz, eşit ve bir haber merkezi gibi dirsek dirseğe çalışan ekip, organik yanyanalık yaşamasa da online olanın organikliğine sırtını yaslıyor.
Elbet bir gün buluşacağız; online ya da gerçek, genç ya da yaşı ilerde. Bu böyle kalmayacak!
*Seçil TÜRKKAN
Gazeteci
secilturkkan@gmail.com