Bu sayımızda çıkacak yazıların çoğunu hazırlamışken yüreklerimizi dağlayan yıkıcı deprem meydana geldi. Zorunlu olarak derginin içeriğini büyük ölçüde değiştirdik. Örneğin söyleşi yapacağımız siyasal kişilik deprem bölgesinde koşuşturuyordu. Ona, bu felaket ortamında sorularımızı yöneltmekten kaçındık. Dolayısıyla bu sayıda eksiklerimiz oluştu; ama deprem konusuna ek olarak yine de -başta ana başlığımızı oluşturmasını tasarladığımız- rejim ve seçim konularını işledik. Umarız seçim yine zamanında yapılır; depremin gölgesinde olsa da!
İlk bölümde doğrudan doğruya depremi ve onun yol açtığı/açacağı olguları konu alan makaleler yer aldı. Bunlardan ilki konuk yazar Haluk Şahin’in depremde olanlar ve olması gerekenleri “gözlemler” ve “özlemler” dizisi olarak sergileyen yazısı. Sonraki yazıda Burhan Şenatalar, eğitim ve özellikle yüksek öğretime ilişkin deneyiminden yararlanarak bu dönemde üniversiteleri kapatmanın ne gibi sakıncalara yol açacağını gözler önüne seriyor. Bölümün son yazısı, “popülizm”in yarattığı sorunlarla başlayıp Türkiye’deki popülist tek adam rejiminin, depremin yol açtığı çalkantılar sonucunda sona erebileceği görüşünü ortaya atan Aydın Cıngı’dan.
İkinci bir bölümde, mevcut rejimin bazı bileşenlerini/karakteristiklerini ele alan makaleler var. Bunlardan ilkinde Tansu Özcan, yozlaşma ortamı bağlamında ülkemizde oluşan kuyruklardan söz ediyor. Konu kuşkusuz iktidarın hoşuna gitmeyecek nitelikte. İkinci yazıda Rebia Dirim, bir liderin otoriterleşmeye giden yolunun kafası içinde izlediği süreci bir ruhbilimci gözüyle irdeliyor. Bölümün son makalesinde Emre Özdemir, AKP rejiminin dış politikayı iç politikada kullanma eğiliminin, seçim döneminde daha da belirginleşmekte olduğunu öne sürüyor.
İki makaleden oluşan üçüncü bölümde hukuktan söz ediliyor. Avukat Güneş Pehlivan seçim sürecinin iktidar tarafından ne ölçüde keyfi kararlarla düzenlendiğini gözler önüne seriyor. İkinci hukukçu İsmail Emre Telci ise, seçim sürecinin AYM, HSK, YSK üçgeninde seçmen iradesinin eritilme sürecine dönüşme olasılığına dikkat çekiyor.
Serbest yazılar bölümünde önce Babür Atila, “Muamma” adlı makalesinde ülkenin yakın tarihini kendi yaşamının belirli bir kesitiyle iç içe geçirerek anlatıyor. Onu izleyen ve İkinci Yüzyıl Tezleri başlıklı yazı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem bağlamında CHP’ye yol haritası önerisi getiriyor. Son yazıda Nezih Okur, CHP bünyesindeki siyasal süreçlerde yenilik tezlerini sunuyor.
Dergimizin bu sayısı, Sandra Kostner’in Tamer İlbuğa tarafından Türkçeleştirilmiş olan sosyal demokrasi ve solun kimlik politikaları ile bağdaşmazlığı konusunu ele alan yazısı ile son buluyor.
Depremin acıları henüz sarılmadı ve de kayıplarımız çok ama çok fazla. O nedenle yastayız. Ancak kısa süre sonra seçim takvimi de gündemi kaplayacak. Bu konularda zamanın tedavi gücüne ve seçmen çoğunluğunun sağduyusuna güvenelim.
İçindekiler
Büyük Felaketin Çöküntüsünden: Özlemler ve Gözlemler
Haluk ŞAHİN
Bu Karardan Geri Dönülmeli
Burhan ŞENATALAR
Deprem, Radikal Sağ Popülizmin Türkiye Ayağını Düşürebilir mi?
Aydın CINGI
Memleketimden “Kuyruk” Manzaraları
Tansu ÖZCAN
Liderin Otoriterleşme Hali
Rebia DİRİM
Seçimlere Giderken Dış Politika
Emre ÖZDEMİR
2023 Genel Seçimleri ve Demokratik Meşruiyet Üzerine
Güneş PEHLİVAN
Seçim, Meşruiyet ve İtibar Üzerine…
İsmail Emre TELCİ
Muamma
A. Babür ATİLA
‘İkinci Yüzyıl Tezleri’
Mehmet Şakir ÖRS
Politikada Yenilikler Enstitüsü
Nezih OKUR
Siyasallaşmış Kimlikler Yerine Kimlik Özgürlüğü
Sandra KOSTNER
SODEV Cinsiyet Eşitlikçi Dönüşüm Ödülleri Sahiplerini Buldu