Vecdi Sayar – Sanat Deyince Ne Anlıyoruz? Yerel Yönetimin Asal Görevlerinden Biri Sanatı Yaygınlaştırmaktır

vecdisayarGeçen yıl, CHP Kültür ve Sanat Platformu olarak düzenlediğimiz “Sosyal Demokrat Belediyelerde Kültür ve Sanat” başlıklı sempozyumda, belediyelerimizin kültür ve sanat politikalarına ilişkin eleştiri ve öneriler sunulmuştu. Bu sempoyumda değerli tiyatrocu arkadaşım Zeliha Berksoy’un dile getirdiği bir uyarı ile başlamak istiyorum.

Almanya ve başka pek çok ülkede olduğu gibi,‘Kültür ve Sanat’ kavramı yerine ‘Sanat ve Kültür’ kavramını kullanmamızı önermişti sevgili Berksoy. Bu iki sözcüğün yer değiştirmesinin ne önemi var diye düşünebilirsiniz. Fark, sanat kavramına gereken önemi vermekte yatıyor. “Kültür”, son derece genel bir başlık. İçinde bilimden sanata, teolojiden gastronomiye, geleneksel oyunlardan spora, sayısız alt başlık yer alıyor. “Sanat” ise, insanın yarattığı değerler içinde en “özgün” olanı.

CHP’li Belediyelerin kültür ve sanat alanında uygulaması gereken politika ve programların ele alındığı sempozyumda, “Belediyelerin Sanat Yönetim ve Destek Modelleri”, “Kamusal Alanda Sanat ve Kent Estetiği”, “Belediyelerin Sanat Kurumları ve Mekanları” başlıklı oturumlar yer aldı. Platformumuzun Danışma Kurulu üyeleri, Devlet Tiyatrolarının eski Genel Müdürü, yönetmen Yücel Erten, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın eski Genel Sanat Yönetmeni, şair Orhan Alkaya, heykeltraş Mehmet Aksoy ile değerli şair ve mimar Cengiz Bektaş, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü müdürü Prof. Nilüfer Ergin, İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece, sinema yazarı Atilla Dorsay, tiyatrocular Tamer Levent, Nedim Saban‘la birlikte bu konular üzerinde enine boyuna tartıştık, uygulanabilir politikalar ve modeller önerdik.

Platformumuzun üyeleri (şimdi ikisi de Parti Meclisi üyesi olan) Zeynep Altıok Akatlı ve Sera Kadıgil ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektör Yardımcısı mimar Prof. Deniz İncedayı’nın yönettiği oturumlarda, belediyelerimizin mevcut uygulamalarına ilişkin pek çok şikayet aktarıldı. Belediyelerimizin sanatsal etkinliklerinin nitelik açısından yetersizliği, sanat mekanlarının ihtiyaca cevap vermekten uzak olduğu, kamusal mekanların düzenlenmesinde uzman görüşlerinden yeterince yararlanılmadığı gibi eleştiriler dile getirildi.

Kültür-Sanat Platformu yöneticisi Ercan Karakaş, Sempozyum’un açılış konuşmasında, CHP’nin kültür ve sanata verdiği önemi vurgulayarak, “AKP sanatı vesayet altına almaya çalışıyor. Oysa, sanat özgür ve özerk olmalı” derken, Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da,yerel yönetimlerin bütçelerinde kültür ve sanata önemli bir yer ayırmaları gerektiğini vurguluyordu.

Seferihisar Belediye Başkanı ve Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği Başkanı Tunç Soyer, Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak ve Sarıyer Belediyesi Başkan yardımcısı Gökhan Zeybek‘in katkıları ile sonlanan Sempozyumun ardından, CHP Kültür ve Sanat Platformu, belediyelerimizin kültür-sanat alanında sahip oldukları mekan ve etkinlik verilerini tespit ederek, bu alandaki kapasitelerini ortaya koymak, olumlu uygulamaları öne çıkartarak, yetersizliklerin giderilmesine yönelik politikalar geliştirmek amacıyla” bir araştırma gerçekleştirdi.

Nicelik değil nitelik

Araştırma sonucunda hazırlanan raporda, “Bazı belediyelerimizde kültür-sanat alanında ciddi çalışmalar yapılmasına karşın, birçok belediyemizin bu alandaki çalışmalarının nicelik ve/veya nitelik açısından yetersiz olduğu görülmektedir” ifadesi yer alıyor. Belediyelerimizin %75’inin katılımıyla gerçekleşen “Kültür-Sanat Etkinlik ve Kapasite Araştırması” sonuçlarına göre, belediyelerimizin yaklaşık %50’sinin Kültür Merkezi bulunduğu anlaşılıyor. Bu merkezlerden, bir tiyatro oyunu için gerekli sahne ve sahne gerisi donanımına sahip olanların sayısı ise pek fazla değil. Bir Kent Müzesi’ne sahip belediyelerimiz ise, toplamın %13’ü ile sınırlı. Belediyelerimizin ancak %33’ünde bir Sanat Galerisi var.

Belediyelerimize, düzenledikleri kültürel etkinlikler sorulduğunda, %44’ü çeşitli kurslar düzenlediklerini beyan etmiş. Sanatsal etkinlik olarak, %21’inin “sinema günleri”, %16’sının “tiyatro festivalleri”, %29’unun “plastik sanatlar”, %24’ünün “müzik” etkinlikleri düzenlediği görülüyor. Bu oranlar hiç parlak olmadığı gibi, nitelik açısından eli-yüzü düzgün olanlar hesaba katılırsa, oranların çok daha aşağılara çekileceğine kuşku yok. Çünkü ne yazık ki belediyelerimiz arasında “uzman desteği”nden yararlanmayı ilke edinenler azınlıkta. Popüler şarkıcıların konserleri için ayrılan yüksek bütçelerle çok daha nitelikli işler yapılabilecekken, kolaycılığa ve popülizmin tuzağına düşüldüğü görülüyor.

Büyükşehirden belde belediyelerine kadar farklı ölçeklerdeki iki yüzün üzerindeki yerel yönetimimizin hemen hepsinin şenlikleri, festivalleri var. Kaçının özgün bir kimliği olduğu söylenebilir? Birkaç folklor grubu, birkaç konser, birkaç söyleşi ile geçiştirilen etkinlikler çoğunluğu…Tiyatro festivalleri, genellikle yerel gruplarla yetinmekte. Film şenlikleri arasında ciddiye alınacak tek bir uluslararası etkinlik yok. İstanbul’u bir yana bırakın, Antalya (AKP), Malatya (AKP), Adana (MHP) kentlerimizin film festivalleri ile yarışabilecek düzeyde bir etkinlikten söz ediyorum.

Ankette yer alan, “Belediyenin sahip olduğu kültür-sanat toplulukları var mı?” sorusuna verilen %92 olumlu cevabın yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü sürekliliği olan, kadrolu -en azından sözleşmeli- sanatçılara sahip topluluklardan söz ediyoruz. CHP’li büyükşehirler arasında bu alanda övünülecek bir konuma sahip olan bir tek Eskişehir var. Opera, tiyatro salonları, Şehir Tiyatrosu ve müzik toplulukları ile…İstanbul’da yalnızca Bakırköy’ün kadrolu bir belediye tiyatrosu var. Şehir tiyatrosuna sahip olan, ama sanatçıları kadrolu olmayan iki kentimizin, Aydın ve Giresun’un bu tiyatrolar için Maliye’den kadro alabilmesi, diğer kentlerimizin de -hiç olmazsa 200.000’in üzerinde nüfusa sahip olan kentlerimizin- birer Şehir/Kent Tiyatrosu oluşturması gerekir. Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Orkestrası  ve Karşıyaka Belediyesi Filarmoni Orkestrası örneğinin başka kentlerimizde de yaygınlaşması gerekir.

Çok amaçlı kültür merkezleri, sanatın hiçbir dalına yeterli olanak sağlamayan yapılar olmaktadır. İzmir Büyükşehir’in Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi, Bakırköy Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi, Kadıköy Süreyya Operası gibi iyi örnekler sayılıdır. Belediyeler sanat mekanlarını projelendirirken, sanatsal üretim koşulları ve ihtiyaçlar konusunda, ilgili sanat dallarından uzmanların görüşüne başvurmalıdır. Belediyeler, sahip oldukları kültür mekanlarını, kendi sanat toplulukları dışındaki bağımsız gruplara da açarak, onlara destek olmalıdır. Kültür ve sanata ulaşma hakkının bir “insan hakkı” olduğu gerçeğinden hareketle, bu etkinliklerin makul ücretlerle halka sunulması sağlanmalıdır. Ücretsiz etkinlikler, sanat etkinliklerini bilet alarak izleme alışkanlığı yaratmaz; bu nedenle sembolik bilet fiyatları belirlenmesi yararlı olacaktır. Büyükşehirlerimizde oluşacak sanat topluluklarının, bulundukları ilin/bölgenin diğer kentlerine de hizmet götürmesi, kentler arasında bir iletişim ve işbirliği ağı kurulması hedeflenmelidir.

İnsana yatırım

Sanat mekanlarına yatırım önemlidir, ama insana yatırım daha da önemlidir. Belediyelerimizin ancak %10’unun “kadrolu” sanatçıları, %21’inin “kültür-sanat danışmanı” var. Oysa belediyelerin, kültür sanat etkinliklerini planlayacak bir ekiple çalışmaları, en azından bir sanat danışmanına sahip olmaları ve bu danışmanın birlikte çalışacağı, farklı disiplinlerden sanatçı ve uzmanların katılacağı bir Danışma Kurulu oluşturmaları gerekir. Çağdaş belediyeciliğin asal görevlerinden birinin, nitelikli sanat izleyicisi yetiştirmek ve sanatı yaygınlaştırmak olduğu unutulmamalı.

Belediyelerimizin, kültür ve sanat için bütçelerinde ortalama %2.78 pay (300 TL’den 42.000.000 TL’ye farklı rakamlarda bütçe) ayırdığı görülüyor. Oysa bu rakamın en az %5’lere ulaşması gerek. CHP Genel Merkezi’nce belediye başkanlarımıza gönderilen sonuç raporunda belirtildiği üzere, “baskı ve sansürün giderek yoğunlaştığı günümüzde, kültür-sanat alanındaki etkinliklerimize daha çok önem vermek, bu alana fazla kaynak aktarmak zorundayız. Kültür-sanat alanındaki çalışmaların kurumsallaşmasını sağlamamız ve bu alandaki eksikliklerimizi gidermemiz gerekiyor.”

Sosyal demokrat belediyelerde kültür sanat politikasının ana hatlarını, “kamu yararı, yaratıcılık, profesyonellik” -yani “uzmanlığa saygı- katılımcılık, özerklik ve saydamlık” ilkelerinin oluşturması gerekir. Yaratıcı bireylerin yetişmesi için eğitime önem vermeli, yaratıcıları destekleyecek programlar oluşturmalıyız. Sanatsal etkinlikleri, en az bir yıl öncesinden planlamak gerekir. Kültür merkezlerinin yönetimi, belirli bir politika ve işletme anlayışına sahip olmadığında bu merkezlerden verim alınamadığı bir gerçektir. Belediyelere bağlı sanat kurumları ve topluluklarının özerkliği esas olmalı, sanatsal kararlar sanatçılara bırakılmalıdır.

Belediye görevlileri, tercihlerinde dostluk ilişkilerini, siyasal ilişkileri göz önüne almamalı, objektif verileri temel almalıdır. Belediye başkanlarının estetik tercihleri yerine, uzmanların görüşleri belirleyici olmalıdır. Sanatsal etkinliklerde, ihale yöntemi yerine yarışma ve proje çağrısı yöntemleri benimsenmelidir. Başvurular değerlendirilerek, proje sahipleri sonuçtan yazılı olarak bilgilendirilmelidir.

Kent kimliği

Sosyal demokrat bir belediyenin görevi, eğlence değil nitelikli sanat yapıtları sunmak olmalıdır. Kentin kimliği ile örtüşecek ya da yeni bir kimlik oluşturacak etkinlikler planlamak zorundayız. “Marka kent” olmanın yolu, özgün sanat şenliklerinden geçer. Cannes, Avignon, Arles, Venedik, San Marino, Helsinki, Basel, Sydney, Sao Paolo kentlerinin, festivalleri ya da bienalleri ve fuarları ile dünyanın en önemli kültür kentleri arasında sayıldığını unutmayalım. Elbette, bizde de iyi örmekler var. İzmir Büyükşehir Belediyesi Edebiyat ve Mizah Festivalleri, Nilüfer Belediyesi Tiyatro, Müzik ve Caz Festivalleri, Beşiktaş Fotoğraf Festivali, Çanakkale Bienali, Sinopale gibi. Bu iki örnek de, uzman kişi ve kuruluşların girişimi, belediyelerin desteği ile başarılmıştır. Bu örneklerin çoğalmasını, yaratıcılarla işbirliğinin geliştirilmesini hedeflememiz gerekiyor. Belediyelerimizin düzenlediği festivaller, gösterişe ve özentiye yönelmeden içeriği ön plana alan, bilinçli kentliler yaratma hedefine yönelen, kentin kimliğini vurgulayan özgün, tematik festivaller olmalıdır.

Sinema alanında da belediyelerin yapabileceği işler vardır. Kuzey Avrupa ülkelerinde uygulanan “Kent sinemaları ağı” önemli bir ihtiyaca cevap vermektedir. Bu sinemalarda, ticari ağlara giremeyen sanatsal nitelikteki yapımlar ve ulusal sinemamızın ürünleri gösterilmeli, bağımsız yapımlar desteklenmelidir.

Kamusal alanda sanat (kent meydanlarındaki heykeller, duvar rölyefleri, kent mobilyaları, vb.) uzman kurulların gözetiminde gerçekleştirilmelidir. Bu eserlerin seçimi, ulusal ve uluslararası STK’lar ve üniversitelerle işbirliği yoluyla ve yarışma yöntemi ile yapılmalıdır.

Özetle, belediyelerimizin sanat alanlarında atacakları her doğru adım, bilinçli kentliler yetişmesine katkı sağlayacaktır. Popüler müzik konserleri ve toplu sünnet şenlikleriyle kültürümüze, sanatımıza destek olunamayacağına göre, bu alana daha ciddi biçimde eğilmek, daha çok kaynak ayırmak gerekmektedir. Bir yandan, büyükşehirlerimizde uluslararası nitelikte üst düzey sanat etkinlikleri yeşertilirken, diğer yandan da tüm kentlerimizde ve beldelerimizde, CHP’nin kültüründe var olan “halkevleri” deneyiminin, günümüz koşullarına göre yeniden biçimlendirilerek yaygınlaştırılması ve bu evlerde bir sanat seferberliği başlatılması dileğimizdir.

CHP’nin İnsan ve Doğa Haklarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok Akatlı ve Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un desteği ile yerel yönetimlerimizin sanat alanında yeni atılımlara imza atacağına inanıyorum. Sayın Torun’un Ordu Belediye Başkanlığı döneminde gerçekleştirdiği Uluslararası Tiyatro ve Edebiyat Şenlikleri gibi iyi örnekler yolumuzu aydınlatacaktır.

*Vecdi Sayar,
Sanat Eleştirmeni,
vecdisayar@yahoo.com

Bir cevap yazın