Röportaj/ Alper Taş – Solda Güç Birliği Mümkün mü?

Arkadaşımız İnan Dağdelen, ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ile solda güç birliği ve Birleşik Haziran Hareketi üzerine konuştu.

İnan Dağdelen (İD): 2014’ün ilk yıllarında Birleşik Muhalefet Hareketi olarak başlayan süreç bugün Birleşik Haziran Hareketi (BHH) adını aldı. Ve son olarak Ankara’da Türkiye Meclisi’ni topladı. Öncelikle BHH fikrinden bahsedelim. BHH hangi ihtiyaçtan doğdu? Muhalefet Haziran’a nasıl dönüştü?

Alper Taş (AT): Birleşik muhalefet hareketinin yaratılması çalışmaları, Haziran direnişinin ardından tarihsel bir sorumluluk çağrısı olarak gündeme geldi. Bu tarihsel olarak bir yanıyla Haziran isyanının solun örgütlü gücünün ötesinde bir direnme dinamiği ortaya çıkardı. Solun bu büyük isyanın ardından yola aynı şekilde devam etmesi bir tür tarihin dışına düşmük anlamına gelecekti. Öte yandan da AKP, Haziran isyanının dinamiklerini bastırmak üzere çok yoğun bir saldırı dalgası başlattı.

Haziran isyanı AKP’nin hegemonyasını çatlattı, bir iktidar krizine sürükledi. AKP ayakta kalmak için devletin stratejik baskı kurumlarındaki hakimiyetini derinleştirip tekleştirerek halka ve toplumsal muhalefete yönelik faşist bir saldırı dalgası başlattı. Sokakların kontrolüne ele geçermek için silahlı çetelerin nasıl geliştirildiğini Kobane eylemleri sırasındaki iç savaş ortamında gördük.

Birleşik direnme fikri bu somut gerçekliğe dayanır. Eğer bunu durdurabilecek bir güç yaratılamazsa, geleceğimiz tümüyle bu karanlığın hakimiyeti altına sokulacak.

Birleşik muhalefet forumları bu arayışı gündeme getirdi. Bu fikri birlikte tartışmaya dönük bir çağrıydı. Gelişiminin bir evresinde benzer bir yaklaşıma sahip olan güçlerle bir araya gelerek bunu ortak bir tartışmaya dönüştürdük. Vişnelik toplantılarında bir araya geldiğimiz örgütlü kesimler ve bireyler hep birlikte bu mücadeleyi sürdürme kararı aldı. Birleşik Haziran Hareketi, tüm bu birikimlerin üzerine Vişnelik’te gelişen ortak iradenin sonucu olarak şekillendi.

(İD): CHP de aynı dönemde Demokrasi Paketi açıklamış, “gelin özgür, demokratik bir Türkiye’yi birlikte kuralım” demişti. BHH içerisinde İlhan Cihaner, Hüseyin Aygün, Gökhan Günaydın, Canan Kaftancıoğlu, Zeynep Altıok gibi CHP’li isimlerin olmasına karşın söylemdeki bu yakınlığın kurumsal olarak CHP’nin BHH’ne katılmasına yetmediğini görüyoruz. Sizce bunun sebepleri nelerdir?

(AT): Haziran’la gelişen birlikte direnme fikri kuşkusuz CHP içinde, özellikle de yerellerde CHP’liler içinde de karşılık buluyor. Forum ve Meclis çalışmalarımız içinde pek çok CHP’li arkadaşımız katılıyor, inisiyatif alıyor. Saydığınız isimler de Haziran’ın gelişmesi noktasında çok değerli, önemli bir emek ortaya koyuyorlar.

Bugün ülkemizi kuşatan gerici ve neoliberal zihniyetle, onun kurumsallaşmış dayanaklarıyla hesaplaşmak gerekir. Verili durumun içerisine hapsolarak, onun aşmak mümkün değil. CHP bugün yüzünü sola dönerek, sağın gelişen hegemonyasını kıracak yeni nefes damarları açılması mücadelesine katkı sunmalı.

Tarihsel olarak da ülkemizde sosyal demokrasinin sola yöneldiği duraklar kendi solunda güçlü bir halk muhalefetinin geliştiği dönemler olmuştur. Haziran Hareketi bu anlamda kendi dışındaki muhalefet dinamiklerinin de sola yöneltebilecektir. O yüzden asıl önemli olan Haziran Hareketi’nin birleşik bir halk muhalefet hareketinin yaratılması doğrultusunda oluşturduğu mecranın geliştirilip büyütülmesidir. Bu zemin büyüdüğü oranda sol bir dalga oluşarak tüm güçleri de bir biçimde etkileyecektir.

(İD): Emekçi sınıfların, sosyalistlerin, sosyal demokratların Kürtlerin, kadınların, seküler orta sınıfın, alevilerin, lgbttlerin ve sistemin dışına itilmiş diğer grupların AKP karşısında bir kader birliğinden söz edeceksek BHH’nin bunun için bir şans olduğunu söyleyebilir miyiz? Birlikte hareket edebilmek için sizce neler yapılmalı?

(AT): Yeni bir siyaset kültürüne ihtiyaç var. Haziran Hareketi, sol içinde dayanışmacı bir ilişkinin ve siyasal kültürün yaratılması sorumluluğunu da üstlenmiştir. Birlikte hareket edebilmenin yolu öncelikle sol içinde sevginin ve dayanışmanın hakim olduğu bir kültürü geliştirmektir.

Birlikte hareketin zeminleri Meclislerdir. Haziran Hareketi, kendisini Meclisler formuya örgütlüyor. Meclislerde herkes birlikte tartışıp, birlikte karar alıyor. Böylece aynı zamanda bir demokrasi zemini de kuruluyor. Meclisler aynı zamanda bizim Haziranlaşma zeminlerimizdir. Yani herkesin farklı örgütü ya da düşüncesi olabilir. Ancak Haziran Meclislerinde her birimiz şu örgütün ya da şu fikrin temsilcisi olarak değil Hazirancılar olarak oturuyoruz.

Öte yandan birlikte hareket edebilmek için çok fazla ortak noktamız var. İşte şimdi okulların İmam Hatipleştirilmesine, Zorunlu Din Derslerine karşı bir mücadele başlattık. Birlikte yapabileceklerimizi yapmaya çalışan bir hareket olacağız. AKP’nin saldırdığı alanları birlikte savunmanın hareketi olacağız. Farklılıklarımızı illaki ortadan kaldırmak için özel bir çabaya gerek yok. Farkllılıklarımızla bir arada olabilmeyi, birlikte mücadele edebilmeyi becerebilen bir hareket olacağız. O yüzden bizim Meclislerimizde kararlar birbirine ikna ederek alınmaya çalışılıyor. Çoğunluk-azınlık sayılarına dayanarak karar verilmiyor. Kuşkusuz bu çok kolay bir şey değil. Pek çok zorluğu var. Ancak bunu başarmak zorundayız. Böyle bir siyaset kültürünü yaratarak geleceğe aktarmalıyız.
(İD): Son olarak sizce Türkiye ve Türkiye muhalefeti nasıl bir yıl geçirdi? 2015 için bizleri neler bekliyor?

(AT): 2014 muhalefet açısından iyi bir yıl olmadı. AKP’nin belirlediği bir yıl oldu. Bu yıl içerisinde muhalefet hareketi açısından en önemli şey kuşkusuz sözünü ettiğimiz Haziran Hareketi’nin yaratılması oldu. Bu açıdan 2014’ün 2015’e kalan tek pozitif bakiyesi de Haziran’dır.

2015’te ülkeyi bekleyen tek değişiklik Haziran’dır. Bu yılın bir önceki karanlığın tekrarı olmasının önüne geçebilmek için artık bir imkan var, bir ihtimal var. O yüzden 2015 Haziran yılı olacak demiştik. 11 Ocak eylemlerimiz de bu anlamda önemli bir başlangıç oldu. 45 merkezde on binlerin katılımıyla gerçekleşen eylemle birlikte 9 Şubat haftasında okul boykotlarını hedefleyen bir mücadeleyi başlattık. Şimdi tüm gücümüzle 9 Şubat’ta okulları kapatarak, AKP’ye gerçek bir ders vermeliyiz.

Bu direnme alanlarında etkili olunduğu oranda 2015’te bizi bekleyenler arasına yalnızca iktidarın planlarını yazmayabiliriz. Yoksa, AKP’nin yazdığı oynanmaya devam eder.

Kuşkusuz 2015 denilince akla gelenlerden birisi de seçimler oluyor. Bu konuda Haziran Hareketi, kendi Meclislerinin tartışmaları ışığında bir karar verecektir. Seçimler ve diğer tüm konularda belirleyeci olan halkın direnme gücününün arttırılmasıdır. Bunun mümkün kılacak yolları her gündem içerisinde aramalı ve bulmalıyız.

Bir cevap yazın