Stratejik önemi büyük olan Afganistan’ın tarihi, ülkeyi nüfuz altına alma niyetiyle hareket eden büyük devletlerle mücadele örnekleriyle doludur. İngiltere, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında giriştiği savaşlara rağmen Afganistan’ı fiilen egemenliği altına alamadı. Buna karşılık uyguladığı bazı yöntemler ve başvurduğu entrikalarla Afganistan’daki siyasete yön vermeye çalıştı.
Afganistan’ın bağımsızlığının ilanı
28 Şubat 1919’da tahta çıkan Emanullah Han Afganistan’ın bağımsızlığını ilan etti. İngilizler buna engel olmaya çalıştılar, fakat başarılı olamayacaklarını anlayınca 8 Ağustos 1919 tarihinde Afganistan’ın bağımsızlığını tanımak zorunda kaldılar.
Emanullah Han Afganistan’ı geri kalmışlıktan kurtararak çağdaş bir ülke haline getirmek istiyordu. Bu amaçla, Avrupa ülkelerindeki gelişmeleri yerinde görmek için bu ülkeleri ziyaret etti. Bu arada 20 Mayıs-1 Haziran 1928 tarihleri arasında Türkiye’ye gelerek Atatürk ile kapsamlı görüşmeler yaptı. Emanullah Han Türkiye’nin ulaştığı düzeyden çok etkilendi ve Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerden esinlenerek Afganistan’da da benzeri reformlar yapmak istediğini söyledi ve Atatürk’ün düşüncelerini sordu. Atatürk, reform sürecinde adım adım ilerlenmesinin başarılı sonuç almanın yolu olduğunu söyledi ve güçlü bir orduya sahip olmasının önemini vurguladı. Ancak Emanullah Han hedeflerine bir an önce ulaşmak istiyordu. Ülkesini kalkındırma ve ileri bir düzeye getirme yolundaki hedeflerini kısa zamanda gerçekleştirmeye çalıştı. Özellikle kadınların kıyafetinde çağdaşlaşma yolunda yapılan yenilikler ve kızların eğitimi alanında atılan adımlar aşırı tutucu çevrelerin tepkisine yol açtı.
Bu durumdan yararlanmaya çalışan İngiltere, tutucu çevrelerin tepkilerini güçlendirmek için “din elden gidiyor” sloganlarıyla reformları kötüleyerek bunları İslamiyet karşıtı adımlar olarak tanıtmaya çalıştı. Bu tahrikler tutucu çevreler üzerinde etkili oldu. Emanullah Han, reform çabalarından bazılarını gerçekleştirmekten vazgeçti; geri adımlar attı. Buna rağmen iktidarını sürdürmeyi başaramadı. Görevinden ayrıldı ve ülkesini terk etti. Emanullah Han’ın yerine tahta geçen kardeşi İnayetullah Han da bu görevi sürdüremedi. Ülkenin liderliğini ele geçirmek isteyen, aşırı muhafazakar ve çağdaşlığın her türüne karşı olan Beççe-i Saka karşısında tutunamadı. 1928 yılının sonlarında Beççe-i Saka kendini II. Habibullah Han adıyla kral ilan etti ve ülkeyi her alanda geriye götürecek adımlar attı. Onun da bu görevi sürdüremeyeceği kısa zamanda anlaşıldı.
Evvelce Dışişleri Bakanlığı yapan fakat bazı reformların uygulanmasında Emanullah Han ile fikir ayrığına düşen ve ülkeyi terk eden Nadir Şah Afganistan’a geri döndü. Beççe-i Saka’yı bertaraf ederek tahta geçti. Nadir Şah 1933’te bir suikasta kurban gitti ve yerine oğlu Zahir Şah kral oldu. Nadir ve Zahir Şah Emanullah Han gibi ülkenin adım adım gerçekleştirilecek reformlar yoluyla çağdaşlaştırmasına çaba gösterdiler.
Türkiye Atatürk döneminden itibaren Afganistan’ın modernleşme çabalarına destek verdi. İlişkilerin ilk döneminde ünlü Medine komutanı Fahrettin Paşa Afganistan’a Büyükelçi olarak atandı. Eğitim, ordu, kültür ve sağlık gibi alanlarda yapılan yeniliklerde Türkiye büyük rol oynadı. Afganistan’a öğretmenler, subaylar ve doktorlar gönderdi.
Zahir Şah döneminde ülke büyük bir kuraklıkla başa çıkmak zorunda kaldı. Ülke ekonomik sorunlarına çözüm bulamayınca General Muhammed Han 1973’te Zahir Şah’ı devirerek ülkede cumhuriyet ilan etti ve kendisi de, devlet başkanı sıfatıyla, ülkeyi yönetmeye başladı. Darbe sol eğilimliydi. Fakat Muhammed Han ülkeyi bir denge politikası güderek yönetmeye çalıştı. Bu dönemde İslam ilkeleri ile de iyi ilişkiler kurmaya başlayan Afganistan giderek Rusya’nın ve Amerika’nın stratejik hedeflerinin alanı oldu.
Küresel güçlerin müdahale dönemleri
ABD Başkanının Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahale etmesi halinde büyük sıkıntı içine gireceğini hesap etmişti. 1979 yılının Temmuz ayında Taliban’a ve başka aşırı İslami örgütlere yardım edilmesi halinde, bunun Sovyetler Birliği’nin Afganistan’a müdahalesini tetikleyeceğin bunun da Sovyetlere pahalıya mal olacağını düşünerek Başkan Carter’e bu yolda hareket edilmesini önerdi. Başkan Carter bu öneriyi benimseyerek Afganistan’daki bu militan İslami örgütlere 500 milyon dolar yardımda bulunmayı kararlaştırdı. Bu yardımdan yararlanan İslami Örgütlerin eylemleri Sovyetler Birliği’ni müdahale etmek zorunda bıraktı. 1979 yılının sonunda, yani Amerikan yardımından beş ay sonra, Sovyetler Birliği Afganistan’ı işgal etti. Brzezinski, müdahale haberini alınca Başkan Carter’i arayarak “Şimdi Sovyetler Birliği kendi Vietnam’ının bataklığına girdi” dedi. Gerçekten de bu müdahale Sovyetlere çok pahalıya mal oldu.
Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra Fransız Nouvel Observateur dergisi Brzezinski’ye “Afganistan’da Taliban’a yaptığınız yardımlardan sonra ortaya çıkan gelişmeleri gördünüz. O zaman yaptıklarınızdan pişman mısınız? sorusunu sordu: Brzezinski’nin cevabı şöyle oldu: “Niçin pişman olacakmışız? O politikamızın sayesinde Sovyet İmparatorluğu çöktü. Bundan önemli ne olabilir? Bunun yanında Taliban’ın güçlenmesinin ne önemi var?”
Bu gelişmelerin sonucunda Taliban Afganistan’da iktidar oldu. El Kaide güçlendi. Usame Bin Ladin 11 Eylül saldırılarını düzenledi. Bütün bunlar Afganistan’da bugün yaşanan felaketlere giden yolun taşlarını döşedi. On binlerce masum insan hayatını kaybetti ve Afgan halkı çağdaş dünyadan büsbütün uzaklaştı.
Amerika’nın himayesinde Afganistan’ı iki dönem Hamit Karzai hükümeti yönetti. Sonunda Amerika da ağır bir bedel ödedi. 2400 askerini kaybetti. Milyarlarca dolar zarara uğradı. Başkan Trump bu durumun sürdürülemeyeceğini görerek Afganistan’dan çekilmeye karar verdi. Şimdiki Dışişleri Bakanı Blinken’in ifadesiyle, “Çekilmenin tarihine karar verdiler, ama çekilmenin nasıl olacağını tespit etmediler.”
29 Şubat 2020’de Doha’da imzalanan anlaşmayla Taliban, Afganistan’dan çekilme sürecinde Amerikan güvenlik güçlerine herhangi bir zarar vermemeyi taahhüt etti. Ancak bunun dışında kurulacak rejimin özellikleri, Hamit Karzai Havaalanı’nın güvenliğinin ve işletmesinin nasıl sağlanacağı gibi konularda bir anlaşmaya varılamadı.
Sonuç: Taliban egemenliği
Sonuç olarak Amerika Afganistan büyük bir kaos içinde çekildi. Bu, Vietnam’dan sonraki en büyük yenilgisi oldu. Afganistan’ın bundan sonra nasıl bir düzen kuracağı, nasıl bir şekil alacağı, halkın hangi koşullarda yaşayacağı henüz netleşmedi. Özellikle kadın hakları konusunda ülkeyi büyük sıkıntılar bekliyor.
Aşırı İslamcı bir yönetim iktidarı devraldı. Ancak kurulan hükümet içinde de görüş ayrılıklarının ortaya çıktığı anlaşılıyor. BM, Afganistan’a 1,1 milyar dolarlık bir insani yardım yapmayı kararlaştırdı. Ancak bu yardım Afganistan halkının temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek mi?
Rusya ve Çin Afganistan’daki gelişmelerle yakından ilgileniyor. Bu iki devletin politikaları ne olacak? AB ülkeleri ihtiyatlı bir beklenti içindeler.
Türkiye’nin de Taliban ile nasıl ilişki kuracağı, onların Türkiye’den beklentilerinin ne olacağı önümüzdeki haftalarda anlaşılacak.
Kuşkusuz Atatürk döneminde başlatılan yakın ilişkilerin güzel anıları devam ediyor. O zamanki işbirliğinin sürdürülmesi, Afganistan’ın izleyeceği politikalara atacağı adımlara bağlı olacak.
*Onur ÖYMEN
Eski Milletvekili
ooymen@hotmail.com