
Çağdaş demokrasilerin tüm gereklerini yerine getiren bir Cumhuriyet idealinden, 2020 Türkiye’sinde savrulduğumuz nokta, hepimiz için üzüntü vericidir.
Biz hukukçular; tek bir kişinin aklına, zekasına ve öngörüsüne dayanan sistemlerin başarı şansının olmadığını 2017 referandumu ve 2018 seçimleri öncesinde pek çok kez ve etraflıca ifade etmiştik.
Türkiye’yi soktuğu bu karanlık tünelden çıkış kılavuzumuzun, partimizin 37’nci Kurultay’ında tarihe not düştüğü “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” olduğunu düşünüyorum.
Bu beyannamenin 10’uncu maddesinde vücut bulan “Ekosistem Hakkı”nın, başta biz yerel yöneticiler olmak üzere tüm yurttaşlarımızın “daha yaşanabilir bir çevre” idealine rehber olacağı muhakkaktır.
Bizler, demokrasinin en temel prensibi olan “seçme seçilme hakkı”na uygun olarak, yurttaşlarımızın oylarıyla görev yapan yerel yöneticileriz. Sorumlu olduğumuz kentlerin kalkınması, yurttaşlarımızın ortak refahına hizmet eder noktada olması; sorumluluk başlıklarımızın ilk iki maddesi olmalıdır.
Başka görevlerimiz de var
İşimiz sadece yol ve kaldırım yapmak, temizlik hizmetlerini sağlamak gibi yerel yönetim hizmetlerinden ibaret değildir. Özellikle görev yaptığım, İzmir’imizin cennet köşelerinden Karaburun gibi kentlerin coğrafyasını korumak ve ekosistemine sahip çıkmak da asli görevlerimizin arasındadır.
Doğamızı katliama uğratan taş ocaklarına, denizlerimizin ekolojik dengesini bozguna uğratan balık çiftliklerine; mülkiyet hakkına zarar vermesi bir tarafa yarımadamıza kabul edilebilir sınırların çok üzerinde yük bindiren rüzgâr enerji santrallerine; pek çoğu delice zeytinlerimizden oluşan ve orman örtüsü yok edilerek inşa edilen güneş enerji santrallerine kadar ekolojik dengemizi bozan her türlü girişime karşı örgütlü bir karşı duruş sergilemek de asli görevlerimiz arasında bulunmaktadır.
Belediye başkanlığımız görevi süresince, ilçemizdeki yurttaşlarımızın ortak değerlerine ve refahına hizmet edecek tüm çevre başlıklarında hassasiyet göstereceğimizi de ifade etmekten mutluluk duymaktayım.
Ülkemizde bu tarz çalışmaların genellikle bireysel gönüllüler, sivil toplum örgütleri ya da ticari kaygı gütmeyen yapılar tarafından yapılması gerektiğine inanılmaktadır. Oysa bu göreve, seçimle başa gelen her başkanın öncelik vermesi gerekmektedir.
Dünyamız zaman geçtikçe daha da yaşlanırken, sahip olduğumuz kaynaklar, artan insan nüfusunun olumsuz etkisi ile giderek yetersiz hâle gelmekte, doğal kaynaklar hızla tükenmektedir.
Aslına bakılırsa doğal ekosistem, kendini yenileyebilmekte ve yüzyıllar boyunca varlığını sürdürülebilmektedir. İnsanlığın doğa üzerinde kurduğu tahakküm ortadan kalktığı anda, doğal ekosistemin nasıl süratle yenilenebildiğine en somut örnek, pandemi sürecinde dünyada ve ülkemizde yaşanan sokak kısıtlamalarıdır.
İnsanların dışındaki tüm canlılara alabildiğince özgürlük tanınan bu zaman aralıklarında doğamız, insanlığın –çoğu kez hak etmediği- güzellikleri yeniden ve daha fazlasıyla sunmak için biraz soluklanmaktadır.
Pandeminin öğrettikleri…
Pandemi döneminde hepimizin alması gereken en önemli ders, tüm canlı ve cansız varlıkların bu “Ekosistem Hakkı”nın birer paydaşı olmalarıdır.
Karaburun Belediyesi olarak, çocuklarımıza ve henüz dünyaya gelmemiş nesillerimize daha yaşanabilir, doğal ve ekolojik zenginlikleri korunmuş bir ekosistem bırakmak için sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Sürdürülebilir gelecek için yerel yönetimlerin bu sorumluluğunun yaşamsal önem taşıdığını düşünüyoruz. Bu bilinçle; ilçemize özgü tüm değerleri korumak amacıyla pek çok proje yürütmekteyiz. 13 maddeden oluşan “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nin 12’nci maddesinde yer alan “üretimi önceleyen bir planlama ve teşvik politikası yaşama geçirilmesi’’ vizyonu, bizim de yerel yönetimde en çok üzerinde durduğumuz alanlardan biridir.
Yarımadamızdaki tarımsal ürünlerin üreticilere daha fazla katma değer yaratması için zeytinyağı üretim tesisimizin yenilenerek hizmete açılması; kıl keçisi üretiminin artırılması; keçi peyniri mandırası ile keçi sütünün daha fazla katma değer yaratması; İzmir Büyükşehir Belediyesi ile birlikte narenciye üretiminde ve nergis üretiminde kalite artışı sağlayan zirai çalışmalar bu başlıklardan sadece birkaçıdır.
Küresel iklim krizinin dünya için giderek daha ciddi bir sorun haline gelmesiyle bireyler, kurumlar ve dünya devletleri daha büyük önlemleri almaya bir an evvel başlamalıdır.
Orhan Veli’nin dizeleri…
Modernleşmenin gerekleri arasında yer alan uygulamalar ne olursa olsun doğa ve çevre hakkından ödün vermemek gerekmektedir. Çevre koruma uygulamaları tek bir kurumun üzerinden değil, her alandan birçok kurum ve vatandaşlarla koordine bir şekilde hareket etmeyi gerektirmektedir.
Doğup büyüdüğü, sokaklarında oynadığı, denizinde yüzdüğü ilçenin ilk kadın Belediye Başkanı olarak, ülkemizin kaynaklarının sınırsız olduğunu ancak bu kaynakların ulusumuzun refahına hizmet eder noktadan uzak kaldığımızı görüyorum.
Bu durum, Cumhuriyet dönemi şairlerimizden Orhan Veli’nin dizelerinde çok güzel anlaşılıyor:
Denizlerimiz var, güneş içinde;
Ağaçlarımız var, yaprak içinde;
Sabah akşam gider geliriz,
Denizlerimizle ağaçlarımız arasında
Yokluk içinde…
Zengin kaynaklarımızın yoksul bekçileri olmamak için, ekosistem hakkını tanıyor ve ödünsüz savunuyoruz…
*İlkay GİRGİN ERDOĞAN
Karaburun Belediye Başkanı, Av.,
ilkay.girgin.erdogan@hotmail.com