7,4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 Kocaeli ve üç ay sonra tetiklediği 7.2 büyüklüğünde Düzce depreminde ortaya çıkan kayıp ve zarar tablosu ürkütücüydü. Sakarya ve Kocaeli sınırları içerisinde doğudan batıya uzanan Kuzey Anadolu Fayı’nın İzmit kolu büyük bir ‘şehir depremi’ yaratmıştı. Fayın yeri belliydi, binaların durumu belliydi ve oradan geçen fayın bir gün büyük bir deprem yaratacağı yüksek bir ihtimaldi. Bilinmeyen tek şey o depremin hangi tarihte ve hangi saatte olacağıydı. Ama oldu.
Her iki deprem, Türkiye’nin sanayi ve ticaretinin yoğun, kişi başına düşen milli gelirin yüksek olduğu bir bölgede 20 bine yakın kişinin ölümüne, 360 bin konut ve 50 bin işyerinin yıkımına ve ağır hasar almasına neden olmuştu. 1999 depremlerinin arkasından 7,2 büyüklüğünde 23 Ekim 2011 Van-Erciş depremi, 6,8 büyüklüğünde Sivrice-Doğanyol depremi ve en son 7,0 büyüklüğünde 30 Ekim 2020 Sisam-Kuşadası Körfezi depremi yaşandı. Hepsinde şehirlerimizde yıkım ve can kaybı vardı.
Yukarıda saydığım ve son çeyrek yüzyılda çok sayıda can kaybına neden olan depremlerden sonra 6 Şubat 2023 saat 4:17’de ülkemizi şiddetle sarsan ve yine on binlerce can kaybına ve yüz binlerce bina kaybına neden olan yeni bir depremle uyandık. Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.8 büyüklüğündeki depremi dokuz saat sonra 7.6 büyüklükte Elbistan merkezli bir başka büyük deprem izledi (Eyidoğan, 2023). Her iki deprem de çok büyüktü. Pazarcık merkezli 7.8 büyüklüğündeki depremde Çelikhan-Hatay arasında uzanan Doğu Anadolu Fayı’nın 300 km uzunluğundaki kırığı 10 metreye varan bir kaymayla hareket etmişti. 1939 Erzincan depreminden 85 yıl sonra bu coğrafyada olan en büyük depremdi. Deprem merkezine ve faya uzak yerleşimlerde dahi ağır hasarlar ve can kaybı vardı (Eyidoğan, 2023; İTÜ Raporu, 2023; MTA Raporu, 2023).
Doğu Anadolu Fayı’nın güney bölümünde 20. yy’da ve 21. yy’ın ilk çeyreğinde 6.0’dan büyük deprem olmamıştı. Büyük deprem sessizliği 6 Şubat 2023’de 7.8 büyüklüğündeki depremle bozuldu. Deprem yerbilimleri camiası için beklenmeyen bir deprem değildi. Ancak bu depremin etkisiyle Elbistan üzerinden geçen Çardak Fayı’nın dokuz saat sonra tetiklenmesi ve 7.6 büyüklüğünde bir deprem daha oldu.
Şehir depremleri ve büyüyen kayıplarımız
1960’larda kırsaldan şehir merkezlerine yönelen hızlı göçlerle birlikte şehirlerimiz mühendislik hizmeti almamış ve giderek yükselen beton yapılarla dolmaya başladı. Büyükşehirlerde önce gecekondulaşma, ardından betondan apartmanlaşma süreci başladı. Deprem tehdidi altında bulunan şehirlerimizin büyümesi ile Türkiye “şehir depremleri” ülkesine dönüştü.
Bu makaleyi yazdığım sırada depremden sonra 50’nci gün dolmuştu. Can kaybı sayısı 50 bini geçmişti ve enkazlar kaldırıldıkça sayı artıyordu. Yaralı sayısının 107.204 olduğunu bildirildi (AFAD, 2023). İnsanların çoğu hala çadırlardaydı ve konteyner bekleniyordu. Deprem sonrası müdahale aşamasında 11 ilin acil durum aşamasında hizmet verme kapasitesi yok olmuştu. İl yardım ve arama-kurtarma birlikleri bazı yerlere geç gitmişti. Depremin neden olduğu yaygın yıkım ve kayıplardan dolayı acil müdahale, yardım ve arama-kurtarma kapasitesi aşılmıştı. Merkezi yönetimin hızla hareket edememesi ve yerel yönetimlerin insan kaynakları ve acil durum müdahale kapasitesinin yetersizliği, kış ortasında konutlarından sağ salim kaçabilen insanların açıkta kalmasına neden olmuştu. Bu yazıyı yazarken hala bir çok yerleşimde çadırdan konteynere geçemeyen çok sayıda insan vardı.
6 Mart 2023 tarihli resmi rapora göre (SBB Deprem Raporu, 2023) depremden etkilenen 11 ilin toplam nüfusu, 2022 yılı için yaklaşık 14 milyon kişidir. Bunun yaklaşık 1.7 milyon kişisi geçici koruma kapsamında ikamet eden göçmen nüfustur. Depremden etkilenen bölgedeki toplam bina sayısı yaklaşık 2,6 milyon, konut sayısı 5,6 milyon düzeyindedir. 11 ildeki deprem kaynaklı hasarlar; sosyal sektörleri (konut, eğitim, sağlık, istihdam, çevre), alt yapı sektörlerini (içme suyu-kanalizasyon, belediye hizmetleri, enerji, ulaştırma, haberleşme) ve ekonomik sektörleri (tarım, madencilik, imalat sanayi, turizm) kapsamaktadır. Depremin yol açtığı felaketin Türkiye ekonomisi üzerindeki toplam yükünün yaklaşık 2 trilyon TL (103,6 milyar dolar) düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir (SBB Deprem Raporu, 2023). Bu büyüklüğün 2023 yılı milli gelirinin yaklaşık yüzde 9’una ulaşabileceği öngörülmektedir. AFAD (2023) tarafından verilen bilgiye göre barınma hizmeti sunulan kişi sayısı 1.915.687 olmuştur. AFAD’ın, birçok belediyenin ve STK’ların deprem bölgesine yardım ve katkıları için verilen sayılar yüksek gözüküyor ama etkilenen 11 ildeki yaklaşık milyonlarca insanın barınma ve diğer ihtiyaçlarına yetmiyor.
6 Şubat 2023 depremi Suriye’nin kuzey ve batı bölgelerini de etkilemiştir. Kaynaklara göre (UNDRR, 2023) deprem nedeniyle 13 Şubat 2023 itibariyle Suriye’de en az 5.714 kişi ölmüş ve 14.500’den fazla kişi yaralanmıştır. Suriye’de ülke nüfusunun yaklaşık 11 milyon insan etkilenmiş ve yaklaşık 5,4 milyon kadar insanın evsiz kalmış olabileceği tahmin ediliyor.
Neden yıkılıyoruz?
Deprem bölgesinde yapılan hasar tespitlerine göre (SBB Deprem Raporu, 2023) 6 Mart 2023 tarihi itibariyle mevcut 1.712.182 adet bina (5.117.036 hane) içerisinde hasarsız bina sayısı 860.006’dır. Anlaşılıyor ki deprem bölgesindeki binaların yüzde 50’si çeşitli derecelerde hasarlıdır. Ayrıca, orta hasarlı bina sayısı nedense ağır hasarlı bina sayısından az olması d(%25) dikkat çekicidir. Bu nasıl açıklanır bilemiyorum. Sayısı 179.786 olarak verilen ağır hasarlı binalarda (494.588 bağımsız bölüm) can kaybı sayısı nedir bilmiyoruz. Yıkık olarak tanımlanan bina sayısı 35.355 (96.100 bağımsız bölüm) olarak beyan edilmiştir. Yıkık tanımı toptan göçme anlamında mı kullanılmaktadır? Eğer öyleyse, toptan göçen binalardaki bağımsız bölümlerin kaç tanesi içerisinde sabaha karşı saat 4:17’de uykuda olan insanları barındırıyordu acaba? Toptan göçen ve içerisinde insanların uyuduğu bu hanelerden kaç kişi sağ çıkabilmiştir? Depremden 50 gün sonra 25 Mart 2023 itibariyle can kaybı sayısı 50.096 kişi olarak açıklandı. Acaba toptan göçmeye uğrayan 96 bin hanede sabaha karşı 4:17’de deprem sırasında kaç can vardı? 50.096 can kaybı sayısı bunu açıklıyor mu?
Neyimiz eksikti de bu yıkımı yaşadık? Bu coğrafyanın deprem tarihini ve nerelerde büyük deprem olduğunu mu bilmiyorduk, deprem tehlike haritamız mı yoktu, zemin özelliklerini mi bulamadık, temeli mi yapamadık, çimentomuz mu yoktu, demir mi yoktu, mühendisimiz mi yetiştiremiyorduk, yapı denetimci mi yoktu? Neyi bilmiyorduk da, neyimiz yoktu da yıkıldık? Birkaç yüz bin müteahhidimiz, iki yüze yakın üniversitemiz, bin yıllık deprem tarihimiz, imar kanunumuz, deprem yönetmeliğimiz, yapı denetim kanunumuz, deprem tehlike ve diri fay haritamız, belediyelerimiz, valilerimiz, bakanlıklarımız, AFAD’ımız, Kızılay’ımız ve STK’larımız, bunların hepsi vardı. Ama bir şey eksik kalmıştı bu coğrafyada; afet risklerini azaltmaya odaklanmış bütünleşik bir afet yönetim ve yönetişim düzeni. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş-Elbistan depremlerinin ortaya koyduğu acı ve ağır sonuçlar bir deprem ülkesinde afet risklerini azaltacak sistemi kuramadığımızın en vurucu örneğidir.
Daha önceki depremlerde gözlemlediğimiz ve raporladığımız tüm tespitler, 6 Şubat 2023 depremleri hemen sonrası hazırlanan uzman raporlarındaki hasar ve yıkım nedenlerinin öncekilerden farklı olmadığını gösteriyor (İTÜ Raporu, 2023). 21 yy’ın ilk çeyreğinde, Cumhuriyetimizin 100. yılına vardığımız dönemdeki bu tespitler, yer seçiminden statik hesaplarına, malzemesinden temeline, işçiliğinden teknik denetimine, yani bir binanın tüm inşaat sürecinde bazı hatalar yapıldığını, bu hataları depremlerin bulduğunu ve böylece yapıların deprem merkezinden uzak noktalarda dahi olsa (Adıyaman, Adana, Malatya ve Diyarbakır, Halep vb) büyük kayıplara neden olacak şekilde yıkıldığını gösteriyor.
Depreme maruz kalan 11 ilde yapım yıllarına göre yapı denetimden geçmiş olan binaların yalnızca %3.1’inin yıkıldığı ve ağır hasar aldığı görülmüştür (İTÜ Raporu, 2023). Bu tespit, halen bazı önemli sorunları olan yapı denetim sisteminin ne kadar önemli olduğu bu gözlemden ortaya çıkıyor.
Her büyük sarsıntıdan sonra denetimsizliğin, başıboşluğun ve sorumsuzluğun faturasını canımızla ve varlıklarımızla milletçe ödüyoruz. Bu toprakların doğal ürünü olan depremlerden sonra ortaya çıkan acı sonuçlara bakıp tutarsız gerekçeleri tartışmak artık bu acı veren sonuçları ve çok dramatik manzaraları açıklayamıyor. Ülkemizde şehirlerde ve kırsal yerleşimlerde 5.5-6.0 büyüklüğündeki depremlerde bile yıkılırken, bugünlerde tartışmaya açılan ve bir yararı olacağını düşünmediğim fay yasası depremden onlarca kilometre ötedeki binaların yıkılmasını nasıl önleyecek? Öyle anlaşılıyor ki, deprem yaratan faylar yakın da olsa, uzak ta olsa depremle sorunu olan yapılar yıkılıyor. Faylar ne yapsın, hareket etmesin mi? Ülke olarak afetlere neden olan bu tehlikelerden korunmayı ve afetlere dirençli toplum ve yerleşmeler oluşturmayı öğrenmeliyiz. Bunun için de bilim, akıl ve teknik rehberimiz olmalıdır.
Riskleri azaltma ağırlıklı bir afet yönetim ve yönetişim sistemi kurmak zorundayız
Deprem kayıplarını azaltmaya yönelik olarak bugüne kadar TBMM dahil resmi ve özel kurumlar ve üniversiteler Türkiye’nin depremle ilgili çok yönlü sorunların tespiti ve çözüm önerilerine yönelik raporlar hazırlamışlardır. TBMM, 1962 yılından bugüne kadar depremler hakkında 10 kez araştırma komisyonu kurulmuş ve raporlar yayınlamıştır. 2004 yılında Türkiye Deprem Şurası toplanmış ve çok kapsamlı bir rapor hazırlanmıştır. Ancak yapılan ayrıntılı tespitler çerçevesinde sunulan çözüm önerileri ülkemizin şehirlerinin, ilçelerinin ve köylerinin arzulanan düzeyde depreme dirençli duruma gelmesini sağlayamamıştır. Bunun nedeni sürdürülebilir ve bütüncül bir afet yönetim ve yönetişim sisteminin kurulamamasıdır.
Nüfusu hızla artan dünyamızda doğa ve insan kaynaklı (teknolojik ve biyolojik kaynaklı) tehlikelerin giderek artması ve özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan bir çok ülkede büyük can kayıplarına ve ekonomik çöküntülere neden olması nedeniyle Birleşmiş Milletler (BM) bu tür ülkelere yalnızca yardım yapmanın ve yara sarma politikalarından vazgeçmiş risk azaltma öncelikli yeni bir afet politikası oluşturmuştur (Eyidoğan, 2021). BM’in bu girişimlerinin amacı; insanların, işletmelerin, halkların ve ülkelerin yaşamlarında, geçim kaynaklarında ve sağlıkta ve ekonomik, fiziksel, sosyal, kültürel ve çevresel varlıklarında afet riskinin ve kayıplarının önemli ölçüde azaltılmasıdır. Bu hedeflere ulaşma eylemleri, devletlerinin afet riskini azaltmada birincil sorumluluğunda olmakla birlikte, bu sorumluluk katılımcılık anlayışıyla yerel yönetim, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları da dahil olmak üzere tüm paydaşlarla paylaşılmalıdır.
BM tarafından 2015 yılında afet risklerinin azaltılması için düzenlenen toplantılarda ülkelerin maruz kaldığı afetlerle ilgili olarak bir çok eylem ve uygulama önerilerinde bulunan bir program (Sendai Çerçeve Programı) başlatmıştır ve 2030 yılına kadar afet risklerini azaltma hedefleri koyan diğer anlaşmalarla eşgüdümlü olarak çalışılmasını istemiştir. BM, yerleşim alanlarında yeni risk oluşumunu önlemek, mevcut riski azaltmak ve dirençliği (dayanıklılığı) arttırmak için afet riskinin tüm boyutlarını (tehlike, maruz kalma, kırılganlık ve başa çıkma kapasitesi) bütüncül bir anlayışla ele aldı ve raporda belirtilen önlemlerin benimsenmesini istedi. Bu önerilerin 2030 yılına kadar yerine getirilmesi ve böylece afet kayıplarının azaltılması için afete dönüşen tehlikeleri yeniden sınıfladı. Buna göre, afetlere dönüşebilen tehlikeler şu sekiz ana başlık altında toplanmaktaydı: yerküre tehlikeleri, meteorolojik ve hidrolojik tehlikeler, çevresel tehlikeler, kimyasal tehlikeler, biyolojik tehlikeler, teknolojik tehlikeler, toplumsal tehlikeler. Program, tehlikelere maruz kalmayı ve afete karşı savunmasızlığı önleyen ve azaltan, müdahale ve iyileşme için hazırlıklı olmayı artıran ve böylece yerleşmelerde sosyal ve fiziksel dayanıklılığın güçlendirilmesini sağlayan tüm ekonomik, yapısal, yasal, sosyal, sağlık, kültürel, eğitimsel, çevresel, teknolojik, politik ve kurumsal önlemleri bütünleşik ve kapsayıcı bir yaklaşımla ele alan güçlü eylemler önerilmiştir.
Sendai Çerçevesi Programı hedefleri performansına dair sonuçlar, programa dahil ülkelerin verdikleri izleme raporu referans alınarak her yıl yayınlanır. 2022 yılı itibariyle, 195 ülkeden yedi hedefteki çeşitli afet risk azaltma çalışmaları ile ilgili hiç rapor vermeyen ülke sayısı 159, ilerleme raporu veren ülke sayısı 35, doğrulanma onayı için bekleyen ülke sayısı 0, doğrulanma onayı almış ülke sayısı ise 1’dir. Türkiye 2021 yılına kadar hedeflerle ilgili risk azaltma çalışmalarında ‘ilerleme halinde’ tanımı ile duyurulmaktadır. Ancak 2022 ve 2023 tarihleri için herhangi bir ilerleme bilgisi yoktur.
Şehirlerin kentsel alanlarını yönetme şeklini önemli ölçüde değiştirmeden toplumsal ve yapısal dirençlilik elde edilemeyecektir. Şehirlerin yönetiminde çeşitli düzeylerde etkilileri olan yerel ve merkezi yönetim birimleri, özel sektör, sivil toplum, platform, kent konseyi, mahalle meclisleri ve yüksek öğrenim kurumları dahil olmak üzere çeşitli paydaşların ortak çabası gerekmektedir. Yerel risk yönetişimi ve kentsel risk ve dirençlilik konularını gündemine alan BM Afet Riski Azaltma Ofisi bu kapsamda, 2010 yılında Şehirleri Dayanıklı Hale Getirme (MCR) kampanyasını başlattı ve on temel ilke önerdi. Kampanya, ulusal yetkililer, yerel temsilciler ve STK’ların katılımı ile birlikte yerel yönetimlerin kentsel risk azaltma konusunda farkındalık yaratmasını amaçlıyordu.
BM’in Dirençli Şehirler 2030 kampanyasına Türkiye’den 11 yerleşim birimi katılmış olup bunlardan ikisi A aşamasında, üçü B aşamasında ve altısı C aşamasındadır. Deprem tehlikesi en yüksek alanlarımızdaki tüm yerleşimlerin bu kampanyaya katılması gerekir. Bizim de dahil olduğumuz ve BM’nin başlattığı ve yukarıda hatırlattığımız afet risklerinin azaltılması programlarının önerilerini harfiyen yerine getirmenin ülkemize çok önemli yararları olacaktır. Bu bağlamda, afet risklerini azaltma konularında afetlere en duyarlı kentler başta olmak üzere yerel yönetimlerin afetlerle baş etme kapasitesinin güçlendirilmesi, toplumsal farkındalık yaratılması, katılımcılığın özendirilmesi, izleme ve erken uyarı, çoklu mikro-bölgeleme etütleri, risk azaltma hedefli imar planlaması yoluyla sakınım (mitigation) planları oluşturma zorunluluğu ve yenileme, güçlendirme ve sağlıklaştırma için finansal kaynakların oluşturulması ve yetkin mühendislik, etkin denetim, mesleki sorumluluk sigortası, yapı müteahhitliği ve yapı sigortası vb konularla ilgili mevzuatta gerekli değişiklikler bir an önce yapılmalıdır.
Ülkemiz coğrafyasının bir gerçeği olan ve yaşama ve ülke kalkınmasına çok olumsuz etkileri olan depremlerin riskini azaltacak mevzuata temel olacak ilkelere Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda mutlaka yer verilmelidir. Bu konularda yönlendirici ilkelerin tanımlanıp afet öncesi sakınım (risk azaltma) etkinlikleri ile ilgili sorumlu ve yetkili birimlerinin kurulması gerekir. Türkiye’nin mevcut Anayasası’nda risk, deprem ve afet sözcükleri yer almalıdır. Ülkemizin bulunduğu coğrafyanın değiştirilemez doğal özellikleri nedeniyle deprem ve doğal afetlere ilişkin doğru ilkelerin belirlenmesi ve kimi zorlukların aşılabilmesi amacıyla bu konuya Türkiye Anayasası’nda özel bir yer verilmesi çok yararlı olacaktır.
Kaynaklar
AFAD, 2023. https://www.afad.gov.tr/kahramanmarasta-meydana-gelen-depremler-hk-36
Balamir, M., 2011. Deprem ve Anayasa, https://drive.google.com/file/d/1xulOCF9wsODkTv-2O-MYsgwj_nDfEVJJ/view?usp=share_link
Eyidoğan, H., 2021. https://t24.com.tr/yazarlar/haluk-eyidogan/turkiye-de-ulusal-ve-yerel-olcekte-afet-risklerini-azaltma-eylemleri-hakkinda-bir-degerlendirme,31039
Eyidoğan, H., 2023. 6 Şubat 2023 deprem felaketinin sismolojik özellikleri, Bilim ve Gelecek, Sayı 227, 2 Mart 2023. https://bilimvegelecek.com.tr/index.php/2023/03/02/6-subat-2023-deprem-felaketinin-sismolojik-ozellikleri/
İTÜ Raporu, 2023. 6 Şubat 2023 04:17 Mw7.8 Kahramanmaraş ve 13:24 Mw7.7 Kahramanmaraş depremleri, 218 sayfa. https://haberler.itu.edu.tr/docs/default-source/default-document-library/2023_itu_deprem_son_raporu_.pdf?sfvrsn=35e6665b_2
MCR, 2023. https://mcr2030.undrr.org/who-we-are/history
MTA Raporu, 2023. 6 Şubat 2023 Pazarcık (Kahramanmaraş) Depremi (Mw 7,7) Saha Gözlem Raporları Serisi 1- Amanos Segmenti, Rapor No: 14121, Jeoloji Etütleri Dairesi 14 Şubat 2023, Ankara, 51 sayfa.
Sendai Çerçeve Programı, (2015-2030). https://www.undrr.org/publication/sendai-framework-disaster-risk-reduction-2015-2030
Sendai Çerçeve Programı, 2022. Türkiye risk azaltma çalışmaları ilerleme indeksi. https://sendaimonitor.undrr.org/analytics/country-global-targets/18?regions=5
Sürdürülebilir Kalkınmanın Finansmanı Hakkında Küresel Görünüm 2019, Zorluklarla Yüzleşme Zamanı, 2019. https://www.oecd-ilibrary.org/sites/4d3d7619-tr/index.html?itemId=/content/component/4d3d7619-tr
TC Cumhurbaşkanlığı, Strateji ve Bütçe Daire Başkanlığı, SBB Raporu, 2023. Kahramanmaraş ve Hatay depremleri değerlendirme raporu, Deprem Sonrası Değerlendirme Raporu, 140 sayfa.
UNDRR, 2023. Prevention WEB. https://www.preventionweb.net/collections/turkiye-syria-earthquakes-2023