cocuklar

Gülseren Onanç – Devletin Kız Çocuklarına Karşı Sorumsuzluğu

gulseren_onanc

 

 

 

 

 

 

11 Ekim, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği tarafından ilan edilen Dünya Kız Çocukları Günü. BM, kız ve erkek çocuklar arasındaki ayrımcılığı önlemeyi, kız çocuklarının durumlarıyla ilgili tüm dünyada bilinç oluşturmayı amaçlıyor.

Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, memleketimizde de kız çocuk olmak, yaşamda erkek çocukların gerisinde olmak demektir. Onlar ergen olur olmaz “kadın” olup, çocuk yaşta gelin olur. Eğitimsiz, korunaksız, çocuk yaşta evlendirilen kadınlar eşinden şiddet görür. Çocuklara bakmak, ev işlerini yapmak, ailedeki yaşlılara bakmak onun asli görevidir. Kendini geliştirebileceği bir işte çalışması çok büyük bir şanstır. Kız çocukları memleketimizde ayrımcılığa uğrayan ama bu ayrımcılık ile mücadele edemeyen bir grup. Devletin bu ayrımcılığı önleme sorumluluğu var. Anayasanın kanun önünde eşitlik maddesi olan 10. maddesi bu sorumluluğu şöyle tarif eder: Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.

Üç kızdan biri çocuk yaşta evlendiriliyor; her 4 kadından sadece 1’i istihdam ediliyor

Bu yazıda, Türkiye’de kız çocuklarının ve kadınların durumunu bazı rakamlarla ortaya koyarak, kadının güçlenmesi için kız çocuklarına karşı devletin sorumlulukları üzerinde durmak ve politika önerilerimi sunmak istiyorum. Zira devletimizin kız çocuklarına karşı oldukça ‘sorumsuz’.

Türkiye de 5-18 yaş arasında kız çocuk sayısı 8 milyon 670 bindir. Bu eğitim yaşındaki kız çocuklarının ilkokula gitme oranı %99,6 ve ortaokula gitme oranı %94. Bu oran, lise eğitiminde %76’ya düşüyor. Peki, ortaokuldan sonra eğitim dışında kalan kız çocuklarımızın durumu ne? Bahçeşehir Üniversitesi’ne bağlı Betam’ın raporu, 15-19 yaş grubundaki kadınların üçte birinin, yani 922 bin genç kadının (çocuğun) işgücünden uzaklaşmış ve ev hanımlığını bir hayat tarzı olarak benimsemiş olduğunu ortaya koyuyor.

BM Nüfus Fonu, Türkiye’deki her 3 evlilikten 1’inin ‘çocuk evliliği’ olduğunu belirtiyor. Kız çocuklarının eğitimleri, aileleri tarafından nişanlama veya evlendirme gerekçesiyle yarıda kesiliyor. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre erken evlilik ve nişanlanma nedeniyle eğitime devam etmeyenlerin %97,4’ü kız öğrenciler.

TÜİK 2013 Hane Halkı İşgücü verilerine göre Türkiye’de kadının istihdama katılım oranı %27,1. Çalışma yaşında olan 26 milyon kadından 7 milyonu, yani yaklaşık her 4 kadından 1’i istihdam ediliyor. Erkeklerde bu oran %65,2. Yani her 3 erkekten 2’si istihdam ediliyor. 2013’te OECD ülkeleri kadın istihdamı ortalama %57,5’tu. Türkiye, OECD ülkeleri içerisinde kadın istihdamında son sırada geliyor.

Bu kadın istihdamının yarıya yakın bir kısmını ise ücretsiz aile işçiliği, ev işçiliği ya da ev eksenli çalışma gibi kayıt dışı istihdam biçimleri oluşturuyor. Kadınların tarım dışı işsizlik oranı, yani iş aramayı sürdürüp iş bulamadığını beyan edenler %17,4. Erkekler için ise bu oran %10.

Kadının istihdamı önündeki yapısal sorunlar ve devletin görevi

Kadın örgütleri, Avrupa Birliği, Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler yıllardır Türkiye’de kadının eğitime ve işgücüne katılma oranının artması gerektiğini söylüyor. Bunun, hem insan hakları ve demokrasi hem de ekonomik açıdan gerekli olduğunu savunuyorlar. Sorunun temelini kadına yüklenen cinsiyet rolleri ve aile odaklı sosyal politikalar olarak ortaya koyuyorlar.

AKP iktidarı süresince, kadının istihdama katılım oranı 2002 – 2009 arasında sadece %1,5 arttı. 2009 – 2013 arasında %4.8 arttı ve toplam katılım oranı %27.1 olabildi. Yani yılardır anlamlı bir artış sağlanamıyor. AKP Hükümetleri kadın istihdamını aile içi politika olarak gördü ve sosyal devletin yapması gereken yaşlı ve engelli bakımını kadına yaptırarak istihdam sağlamayı hedefledi. Son 4 yıldaki istihdam artışı devlet eliyle ve evde sosyal güvencesi olmadan istihdam edilen kadınlarla sağlanıyor.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, “evde bakım hizmeti” programı kapsamında, özürlü bireylere evde bakan yakınlarına net asgari ücret miktarı kadar aylık bağladı. Program, 2013 itibariyle, 453 bin kişiye ulaşmış durumda. Yani yeni istihdamın yarısı devlet eliyle evde engelli yakınına baktırılan kadınlardan geliyor.

Dünya Kız Çocukları Günü vesilesiyle, kız çocuklarına uygulanan ayrımcılığı önlemek ve onların temel haklarını kullanmalarını sağlamak üzere Anayasanın 10’ncu maddesi gereğince yapılması gerekenleri yeniden sıralamak istiyorum:

1. Kız çocuklarının 18 yaşına kadar çocuk olarak kalabilmeleri ve eğitime erişimleri ile 12 yıllık zorunlu eğitime erişimleri devlet güvencesi ile sağlanmalıdır.

2. Eğitimden çocuk yaşta nişan veya evlilik nedeniyle alınan kız çocukların ailelerinin yoksul olduğu ve okul masraflarını karşılayamadığı gerçeği vardır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), kız çocuklarının maddi destek ihtiyacını karşılamalı, lise eğitimini tamamlamasını ve meslek sahibi olmasını sağlamalıdır.

3. Kız çocuklara ergenlik yaşından sonra ailesi ve mahallesi tarafından yapılan kadınlık dayatmasına karşı çocuk olma hakkı devlet eliyle korunmalıdır. MEB’in geçenlerde yayınladığı kıyafet yönetmeliği kız çocuğuna karşı yapılan ‘kadın olmak’ ayrımcılığının pekişmesini sağlayacaktır. Devlet, kız çocuğuna karşı bu ayrımcılığı önleme görevini yerine getirmeli ve 18 yaşına kadar çocuk olma hakkını kullanmasını sağlamalıdır.

4. Türkiye’de her üç kız çocuğundan biri 16 yaş altında kendi isteği dışında evlendirilmektedir. Kız çocukları kendilerini koruyamayacak yaşta ve eğitimsiz olarak evlendirildiklerinde, eşlerinden fiziksel, duygusal, sözel ve cinsel şiddet görmektedir. Devlet kız çocukların çocuk olma hakkını korumalı ve onların eğitimlerini tamamladıktan sonra kendi iradeleri ile evlenmelerinin önündeki engelleri kaldırmalıdır.

5. Kadının istihdama katılımın önündeki en önemli engeller çocuk bakım, yaşlı bakım ve aile içi sorumluluklardır. Sosyal devlet kreş, yaşlı bakım hizmetlerini ücretsiz olarak sağlamalı ve kadına yönelik ayrımcılığı önlemelidir.

6. Devlet kadının karar mekanizmaları içinde daha çok yer alması için destekleyici olmalıdır.

Kız çocuklarımızın önündeki engelleri kaldırıp hakları olan eğitime, işgücüne ve karar mekanizmalarına katılımı sağlamak devletin görevidir.

Memleketimizin içinden geçtiği çatışma ve kutuplaşma sürecini kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama daha fazla katılımıyla aşabiliriz. İhtiyacımız olan kucaklayıcı demokrasiyi kadın eli değmeden kuramayız. Kız çocuklarımıza çok çok iyi bakmalıyız.

*Gülseren Onanç,
CHP PM Üyesi,
gulseren.onanc@chp.org.tr