Bir seçim daha bitti. 24 Haziran 2018, Pazar günü sandık başına gittik ve yine erkekleri seçtik.
2009’daki yerel seçimlerden başlarsak, 9 yıl içinde 2 yerel seçim (2009 ve 2014), 4 genel seçim (2011, 2015 Haziran, 2015 Kasım ve 2018), 2 tane de referandum (2010 Anayasa, 2017 Anayasa ve tek adam yönetimi) için oy kullandık. 9 yılda toplam 8 seçim! Sanırsınız demokrasi öyle gelişmiş ki, siyasiler halka sormadan adım atmıyorlar. Her konuda fikrimizi soruyorlar. Ama işin aslı öyle değil. İşin aslı; siyasetçi erkekler halka “soruyor-muş gibi” yaparak kendi kendilerine kurdukları bir oyunu sürdürüp duruyorlar. Zira tüm bu seçimlerin ortak noktası, yerel yönetimlerde de TBMM’de de kadın temsilinin asla yeterli bir orana ulaşamaması! Hani biz kadınlar nüfusun yarısıydık? Hani seçme ve seçilme hakkımız vardı? Nerede? İnek içti herhalde. İnek de dağa kaçtı. Dağ yandı bitti kül oldu. Vay benim uzun saçlarım! (Köse sakalım yerine. Çünkü sakalımız yok. Belki de ondan duymuyor/dinlemiyorlar bizi)
Seçimin sonunda durum -kadın vekil sayısına göre çoktan aza ve 2015 seçimine göre düzenlenerek- şöyle:
- AKP 52 kadın vekil (243 erkek vekil. Kadın oranı %11’den %17,6 ya çıktı)
- HDP 26 kadın vekil (41 erkek vekil. Kadın oranı %38,9 idi aynı düzeyde %38,8 oldu.)
- CHP 18 kadın vekil (128 erkek vekil. Kadın oranı %15,5 ten %12,2 ye düştü)
- MHP 5 kadın vekil (44 erkek vekil. Kadın oranı %7,5 iken %10 a çıktı)
- İYİP 3 kadın vekil (40 erkek vekil. Kadın oranı %7, erkek oranı %93)
Toplam 103 kadın ve 497 erkek seçildi. Kadınlar, 600 sandalyeli meclisin altıda birini oluşturdular. Geçen dönem %14,7 olan kadın oranı %17 ye çıktı.[1]
Notlar, nitelikler ve bildirgeler
Seçimden önce, seçime katılacak siyasi partilerin seçim bildirgelerine, vaatlerine ve aday listelerine dikkatle baktım. Özellikle kadınların sayısına, iline, listedeki yerine, deneyimine, kadın hareketiyle bağlantısı olup olmamasına ve kaçıncı dönemi için aday gösterildiğine baktım.
Önce bildirgelerle ilgili notumu yazayım; çünkü kısa. Seçime katılacak siyasi partilerin -HDP hariç- hiç birinin seçim bildirgesinde kadınlara dair duymak istediğimiz sözler, içimizi ferahlatacak öneriler, Türkiye’deki kadın hareketinin yıllardır emek emek saptadığı sorunlar ve oya gibi incelikle işlenmiş çözüm önerileri ya da “Aa ne güzel düşünmüşler, bak biz bunu akıl etmemiştik” dedirtecek vaatler yer almıyordu. Onun yerine siyasi partilerin (erkek yöneticilerinin) kadına bakış açılarını gösteren vaatler vardı. CHP ye gönül vermiş; aklına, bilgisine, çalışkanlığına güvendiğim; birlikte çalıştığım kadınların kadınlara dair ayrıntılı bir plan program hazırladığını biliyorum. Ama bu program gün yüzü göremedi; miting alanlarında, TV konuşmalarında kendine yer bulmadı.
Peki parti bildirgelerinde ne vardı? Bu sorunun cevabını Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’ndan çalışma arkadaşımız Aslı Aydemir karşılaştırmalı olarak araştırdı. Paylaşıyorum:
“Kadın ve Ekonomi temasında HDP, CHP ve AKP istihdam edilmeyen, yönetici olabilecek kadın ve güvencesiz olan kadınlık hallerinde ortaklaşmışlardır. CHP ve AKP girişimci kadınlara seslenen iki partidir. HDP tek başına işçi kadına, KHK’lı kadına ve çalışmayan kadına seslenmektedir. Sadece CHP esnaf kadına seslenirken, sadece AKP çiftçi kadına seslenmektedir. “Kadın ve aile” temasında dört partinin de seslendiği kadınlık halleri, şiddet gören kadın ve anne kadındır. MHP, CHP ve AKP kadını aile içinde ele almışlardır. HDP bu noktada kadını kocasından, babasından yani aileden ayrı, bağımsız olarak tek başına ele alıp bunu özellikle vurgulayan tek partidir. Bununla birlikte bu üç parti doğum koşullarını iyileştirmek adına doğurabilen kadına seslenmişlerdir. CHP, AKP ve HDP’nin seslendikleri bir kadınlık hali de bakım veren kadındır. Eşi vefat etmiş kadına seslenen iki parti AKP ve HDP’dir. Boşanmış kadına seslenen tek parti ise HDP’dir. “Kadın ve mekan” temasında ise CHP, kadın dostu kentler ifadesiyle kentli kadına; AKP ise, kırsalda yaşayan kadına vaatlerde bulunmuştur. “Kadın ve göç” temasında ise MHP, AKP ve HDP’nin sığınmacı, mülteci, göçmen kavramları ile seslendiği kadın vardır. “Kadın ve mücadele” temasında da dört parti eşit olmayan kadına eşitlik vadetmişlerdir. CHP, AKP ve HDP’nin bildirgelerinde destek olacağını vadettiği örgütlenen kadın vardır. Sadece HDP erkek egemen zihniyetin karşısında değiştiren, güçlü kadın temsiline bildirgesinde yer vermiştir. Diğer “kadınlık halleri” dediğim temada ise HDP’nin seslendiği tutuklu kadın ve engelli kadın ile sadece AKP’nin seslendiği yardıma muhtaç kadın vardır.
Yukarıdakilere ek olarak CHP “bakım yükü” kavramını kullanan tek partidir, HDP ise “kadın emeği” kavramını kullanan tek partidir. AKP ise kadınlardan “kadınlarımız” diye bahseden tek partidir. Bu ifade ile kadınların kendisine aidiyetini belirterek hegemonik bir ilişki kurduğunu açık etmektedir. Çocuk bakımından sadece kadını sorumlu görmeyip erkeği de bu sorumluluğa dahil eden iki parti vardır; HDP ve CHP. CHP iş yerlerinde emzirme odası ve kreş açma yükümlülüğünün sadece kadın çalışanların sayısına göre değil, tüm çalışanların sayısına göre belirleneceğini ve kamudaki ebeveyn izninden erkeklerin de yararlandırılacağını söylemiştir. HDP ve CHP kadınlara hak temelli bakışla yaklaşırken, AKP yardım politikalarının nesnesi olarak kadını inşa etmektedir.”[2]
Mitinglerde, televizyonlarda ve gazete röportajlarında sürekli şunları duyduk: “Kadınlar da elini taşın altına koysun”, (her seçimde sadece kadınlar çalışır, taşın altına elimizi değil başımızı koyduk biz. Ya siz?) “Analar ağlamasın, şehit cenazeleri gelmesin”(evet, gelmesin. 40 yıldır aynı söz, şehitlere ağlamaktan gözümüzde yaş kalmadı, çözün artık bu meseleyi!), “Kadınlar başımızın tacıdır, anadır, yardır vs.vs” ve “Benim için ter döken partili kadın (larımıza) / arkadaşlarıma teşekkür ederim”. Erkek siyasetçilerin 9 yıl, 8 seçimdir hiç bir şey öğrenmediğinin kanıtı olan cümleler! Kadınları gerçekten gören tek cümle, cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin “Seçim otobüsünün gürültüsüyle çocuğunu uyandırdığımız annelerden özür dileriz”di! Bu, -annelik, çocuk meselesine hiç girmiyorum- nazik ve düşünceli bir cümleydi. Bununla yetinmiyoruz elbette ama şimdilik elimizdeki bu.
Kadın vekilin var mı?
33 ilde hiç kadın vekil seçilmedi. Bu illerin bir kaçında aday listelerinin en alt sıralarında birkaç kadın vardı. Yani seçilemeyecekleri baştan belliydi. Böylece bu 33 ilde yaşayan kadınların sorunları hiç TBMM’ye taşınmayacak. Bu işi bizim için bu illerin erkek vekilleri yapacak. Nasıl yapacaklarını da göreceğiz. Sonuçta bu ülkede 2 erkek, Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan da oldu. Birini çok hatırlamayabilirsiniz, üç eşi olduğu ortaya çıkınca apar topar istifa et(tiril)mişti. Nüfusun yarısını ne kadar ciddiye aldıklarını görüyor musunuz?
Milletvekili olan toplam 103 kadının büyük bir kısmı yeni isimlerden oluşuyor. İlk kez vekil oldular. AKP ve HDP’den seçilen kadınlar arasında deneyimli vekil sayısı daha çok. AKP’den mesela, 3 dönem vekil olmuş, sonra Cumhurbaşkanı Danışmanlığına geçmiş, bu dönem yeniden vekil seçilmiş bir kadının yanısıra 3.dönem vekillik yapacak olan 7-8 isim var. 2.dönemini de TBMM’de geçirecek daha çok sayıda kadın var. HDP’nin 2. dönem milletvekili olan kadın vekillerinin ortak özelliği ise kadın meselesiyle yakından ilişkilenmiş, derneklerle ilişki kurmuş, kadın sorunlarını meclise taşımış isimler olmaları.
CHP ise “uzun dönem kadın vekil istememe” geleneğini bozmadı. Bu dönem 2. kez vekil olan toplam 4 kadın var. Parti yönetiminden erkeklerin kaçıncı kez vekil olduklarını ise siz sayabilirsiniz. CHP nin 100 yıllık tarihi boyunca 4 dönem vekil olmuş Birgen Keleş ve 3 dönem vekil olmuş Gülsün Bilgehan dışında isim bilmiyorum. Bilen varsa ve bana yazarsa çok sevinirim. Ama uzun dönem vekillik yapmış kadınların sayısı beşi bile bulmayacaktır, ondan da eminim.
Bu konu, meclis işleyişi karmaşık olduğu ve öğrenmek ve sistem içinde birşeyler yapabilmek zaman aldığı için çok önemli. İlk kez milletvekili olan bir kadın şöyle demişti: “Soru önergesi yazılı nasıl verilir, sözlü nasıl yapılır’ı öğrenmek üç ayımı aldı. Kimseye de soramıyorsun; bunu bile bilmeden vekil olmuş derler. Kadınların çoğu bilmiyor. Erkekler de öğretmek istemiyor; sorunca alay ediyorlar. İçtüzüğü okudum, sekretere sordum, sonunda izleye sora öğrendim”.
Ayrıca, vekil olarak takip ettiğiniz konular, ilişki kurduğunuz, birlikte çalıştığınız Sivil Toplum Kuruluşları oluyor. 2. kez aday bile gösterilmediğinizde, anlıyorsunuz ki mesele işinizi hakkıyla yapmak değilmiş, parti yöneticilerinin sizden memnun olup olmamasıymış. Tüm o işler, ilişkiler havaya karışıyor. Yıllardır sivil toplumda kadın hakları için koşuşturmuş bir kadın olarak, daha ilk tanışmada aklımdan “acaba bu vekil kalıcı olur mu?” düşüncesi geçiyor! Çok ayıp; evet, ama bu ayıp bana ve benim gibi hak savunucularına ait değil!
AKP ve HDP’nin kadın vekillerinin bir özelliği de partileri içinde, özellikle kadın kollarında görev almış, kadın sorunlarıyla yakından ilgilenmiş olmaları. AKP sistemli bir şekilde, her seçimde merkez kadın kolu başkanını, çeşitli illerden kadın kolları başkanlarını meclise taşıyor. Hatta bu dönem, Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA.DER)’in AKP versiyonu olarak kurdukları Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’in başkanı ve birkaç yöneticisini de milletvekilliğine taşıdılar. HDP’de geleneksel anlamda bir kadın kolu yok. Ama kadınların bağımsız çalışmalar yaptığı grupları var ve o çalışma gruplarından çok sayıda kadını aday gösterdiler. Birkaçı da seçildi.
CHP’de ise kadın kolu başkanlığından meclise girebilmiş kadın yok. Üstelik partinin %33 cinsiyet kotasına rağmen bu böyle. Kadın hareketiyle ilgili kadın vekil sayısı da bu dönem ya iki ya da üç.
Meral Akşener kadar deneyimli ve kadın sorunlarına duyarlı bir siyasetçinin, partiyi kurarken il ve ilçe başkanlıklarını ağırlıklı olarak kadınlara teslim etmesi ama milletvekilliği listesinde eser miktarda kadın olması büyük bir hayal kırıklığıydı. Kadınlar çalışacak insanlar bulsun, çalışmaları organize etsin ama yönetmesin! düşüncesi yine sahnedeydi. İşte bunlar hep ideolojiden…
Bir sorun bir yorum
Sığınma evlerinde kalan 12 bin kadın oy kullanamadı. Güvenlik gerekçesiyle dediler ve parmaklarını bile kıpırdatmadılar. Feministler, kadın dernekleri bu konuda yazdı, çizdi, dilekçeler verdi; fakat duyan ve durumu düzeltmeye çabalayan siyasetçi olmadı! Oysa seçimden önce ve sonra bazı vekiller Meclis Kürsüsü de dahil bir çok yerden bu seçimde oy kullanacak 2 milyon seçmenin “mezarda” olduğunu, ellerindeki belgeleri sallayarak bağırdılar! Demek mezardaki ölü bile oy kullanabiliyor da, 12 bin sağ kadın kullanamıyor.
MHP’nin Konya’dan çıkardığı ilk kadın vekil, seçilir seçilmez şöyle açıklama yaptı: “Tecavüz suçlularına ve çocuk istismarcılarına idam cezası çıkarılsın, Türk’ün töresinde, tecavüz suçunun cezası idamdır. İnşallah gelsin. Çünkü biz kadınlar bunu istiyoruz. Böyle bir şey olursa kamu vicdanı da, halkın vicdanı da, siyasetçinin vicdanı da rahat eder”. Ben idam istemiyorum, ama kadınlar bunu istiyormuş. Ben kadın olmayabilir miyim?
Şakası bir yana, kadınların siyasi katılımı konusunda çalışan herkesin tüylerini diken diken eden bu açıklama, “ Kadınlar seçilsin tabii ama hangi kadın?” tartışmasını tekrar alevlendirmesin. Yorumu açık; çünkü, partinin ideolojisine göre kadın! Zira ancak ideolojiye uygun kadınlar listelerde yer bulabiliyor. Öyleyse amacımız ideolojileri cinsiyet eşitliğine önem verir hale getirmek olmalı.
Son söz: Elde var hüsran. Yine! Ama olsun, bu erkek egemen siyaset değişinceye, dönüşünceye kadar da mücadeleye devam!
[1] Kaynak: https://m.bianet.org/kadin/toplumsal-cinsiyet/198576-497-erkek-103-kadin-vekil-meclis-te
[2] http://esitlikadaletkadin.org/secim-bildirgelerinde-kadinlik-halleri-ve-kadinlara-vaat-edilenler/
*Fatma Çiğdem AYDIN
Sosyal Dayanışma Ağı Başkanı
fatmacigdemaydin@gmail.com