Eğitimcisi bilimsel, küresel bilgilerle donanımlı olmayan toplumlarda, her alanda geri kalmışlık kaçınılmazdır. Bu durumda eğitim de gelişemez. Örneğin 2006 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın okul müdür yardımcılığı sınavına giren 55 bin 728 öğretmenden sadece yüzde 27’si baraj puan olan 70’i geçebilmiş ve öğretmenlerin yüzde 73’ü başarısız olmuştu. Bakanlığın 5 yıl aradan sonra düzenlediği ilköğretim müfettiş yardımcılığı sınavına giren yaklaşık 5 bin öğretmenden sadece 121’i başarılı bulunmuştu[1].
Bu başarısızlığın tüm suçu öğretmenlerde değil. Onları bu düzeyde tutan sistemde. Ancak, eğitimcilerin yetersizlikleri de ortada. Günümüzde durumun bundan daha acıklı olduğu görülmekte. Eğitim sistemiyle, öğretmen yetiştirme düzeni sorgulanmadan sorunun çözümü olanaksız.
Öğretmenlerin bilimsel, evrensel bilgilerle donanması yerine dinsel bilgilerle kuşatılması, eğiticilik yeteneğini, öğretmenlik mesleğini özünden koparmakta. Bu süreç bilinçsiz bir toplum oluşturmaktan ötede bir işe yaramamakta.
Bu sınavlar, öğretmenlerin genelinin bilgi düzeylerini ölçen bir sınav değil. Yanıtlanması güç sorular sorulduğu ileri sürülebilir. İleri sürülebilecek bir sürü gerekçe olmasına karşın, nereden bakarsanız bakın, başarı düzeyinin düşük olduğu ortada. Sınavlara girenlerin, öğretmenlikte yükselmek isteyen, sınav kazanabileceğine güvenen kesimi olmalı. Buna karşın sonucun oldukça acıklı olduğu görülmekte. Eğitimci konumunda olanların durumu böyle olursa, yetişecek kuşakların bilgi düzeylerinin nasıl olacağını anlamak güç değil. Bu bilinç düzeyiyle dünyaya ayak uyduracak kuşaklar yetiştirmenin olanaksız olduğu açık.
Lütfi Sunar yürütücülüğünde yapılan, Türkiye’de Çalışma Yaşamı ve Mesleklerin İtibarı başlıklı araştırmada, öğretmenler 4. Sırada, üniversite araştırma görevlisi 17. sırada, üniversite profesörü 2.sırada yer almıştır. Aynı araştırmada Tıp Doktoru 1. sırada, Astsubay 20. sırada yer almıştır[2]. Öğretmenlerin toplum içinde saygınlıkları ön sıralarda. Ancak toplumu yönlendirme işlevleri yeterli düzeyde değil.
Ekonomik koşullar yeterlilikleri sınırlamakta
Ekonomik krizin eğitim çalışanları üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışan 1013 eğitim çalışanın katıldığı 2009 ‘da yapılan bir anket çalışmasında, araştırmaya katılanların %92’sinin ekonomik krizden doğrudan etkilendiği, %27,5’i maaşının günden güne eridiği ve yine %27,5’inin çevresinden borç para aldığı ortaya çıkmıştır. Bu araştırmaya göre öğretmenlerin %20,2’si sadece temel ihtiyaçlarını karşılayabilmekte, %13,4’ü yeme-içme ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarından dahi kısıntıya gitmek zorunda kalmakta, %11,3’ü hiçbir şekilde birikim yapamamaktadır. Eğitimcilerin %41,6’sı sinema, tiyatro, konser gibi sosyal ve kültürel faaliyetlere hiçbir şekilde katılamamakta, %33,5’i tatil planı yapamamakta, %19,7’si ailesi ile dışarıda yemeğe gidememektedir. Eğitimciler, ekonomik zorluklardan psikolojik olarak da olumsuz etkilenmekte, %43’ü işinde dikkat ve odaklanma sorunu yaşamakta, %31,2’si öfke, stres, endişe ve korku gibi duygularında ciddi artış olduğunu; %14,4’ü kendine güvenini yitirdiğini, %8,8’i depresyonda olduğunu vurgulamaktadır[3].
Günümüzde bu sorunların çok daha yakıcı olduğu açık. Eğiticilerin yaşam sorunları, düşünsel güçlerini, mesleki motivasyonları ve yeterliliklerini düşüren önemli bir etkendir. Ruhsal sarsıntılar, geçim sıkıntısı içinde yaşayan, kendisine güveni yitiren, yaşamını sürdürebilmek için çevresinden borç alarak yaşamak zorunda kalan, dünya ülkelerini bir yana bırakın kendi ülkesini bile yeterince gezemeyen, tanıyamayan öğretmenlerin yeterli donanımda öğrenciler yetiştirmesi düşünülemez.
Sayıştay’ın 2017 denetim raporunda Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesinde ödenek üstü harcamalar, öğretmen atama sistemindeki sorunlar ve özel okullara verilen destekler konusunda uyarılarda bulunulmuştur. Raporda 107 bini büyük şehirlerde olmak üzere toplam 153 bin öğretmen açığı bulunmasına karşın, okullarda atıl durumda 41 bin ihtiyaç fazlası öğretmene maaş ödenmekte olduğu tespit edilmiştir. Sayıştay bu raporda deneyimli kadrolu öğretmenlerle daha nitelikli bir eğitim verme fırsatının değerlendirilemediğini, kıt kaynakların yetersiz ve dengesiz kullanıldığını, eğitim sorunları ile daha etkili mücadele ve kalitenin arttırılma potansiyelinin olumsuz etkilendiğini vurgulamıştır[4].
Oysa Cem Kirazoğlu’nun vurguladığı gibi eğitim felsefesinin gelişmediği ve bilimsel dayanakları eksik bir süreç içerisinde yetişen öğretmenlerin bilim insanı yetiştirmesi düşünülemez. Bilimsel eğitim ve yaratıcılık yerine salt beceri ve davranış çıktılarına odaklanan eğitim programları, emir eri öğretim üyeleri ve fakülte komutanları ya da bölük dekanları görmeyi arzular”[5]. Kirazoğlu’nun bu saptaması her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.
MEB’in Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi taslağında, 2005 yılında yapılan bir araştırmaya atıfta bulunularak öğretmenlerin hizmet içi eğitim çalışmalarından memnun olmadıklarını, %85’inin ise mesleki gelişime ihtiyaç duymadıkları saptamasına yer verilmiştir. Oysa öğretmenler en az mesleki hizmet içi eğitim alan gruplardan biridir Türkiye’de. Öğretmenlik hayatı boyunca hiçbir hizmet içi eğitim almadan emekli olan öğretmenlerin sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğu belirtilmektedir[6].
Bu konuda örnek oluşturan ülkelerden biri olan Finlandiya’da eğitim fakültesine girmek, tıp fakültesine girmekten daha prestijlidir. Danimarka’da da benzer bir durum var. Bu ülkelerde öğretmenlik böylesine saygın bir iş. Bu nedenle örneğin Finlandiya eğitim göstergelerinde ilk sıralarda yer almaktadır. Bizde hem uygulama, hem alınan sonuç bunun tersi. Bu sorunu çözmeden insanca yaşanacak bir toplum olmamızın olanağı yok.
[1] Milliyet, “Öğretmen sınıfta kaldı”, 09.08.2006.
[2] Hürriyet, “Türkiye’nin en itibarlı meslekleri belli oldu!”, 25.06.2018 http://www.hurriyet.com.tr/galeri-iste-turkiyenin-en-itibarli-meslekleri-40364624
[3] Radikal, “Kriz öğretmenin dikkatini dağıtmış”, 02.02.2009.
[4] Çepni, Ozan, “Öğretmen kaynağı doğru kullanılmıyor”, Cumhuriyet, 03.10.2018.
[5] Kirazoğlu, Cem, “ Öğretmen Yetiştirme Politikası”, Evrensel, 12.06.2012. https://www.evrensel.net/yazi/30755/ogretmen-yetistirme-politikasi
[6] Ünlü, Ahmet, “MEB’e göre hiçbir hizmet içi eğitim almadan emekli olan öğretmenler var”, Yeni Şafak, 07.09.2013. https://www.yenisafak.com/yazarlar/ahmetunlu/mebe-gore-hicbir-hizmet-ici-egitim-almadan-emekli-olan-ogretmenler-var-39436
*Faik AKÇAY
faikakcay2@gmail.com