AKP Hükümeti uzunca bir süre “ileri demokrasi” söylemiyle iç ve dış kamuoyunu oyaladı. Gelinen noktada bunun bir aldatmaca olduğu artık geniş kesimler tarafından da kabul edilmeye başladı.
İfade, basın ve gösteri yapma özgürlüklerinin baskı altında olduğu, kuvvetler ayrılığının fiilen ortadan kaldırıldığı, yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının yok edildiği bir ülkede hala demokrasiden bahsetmenin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Nitekim uluslararası ciddi kuruluşların ölçümlerinde, Türkiye ancak ikinci sınıf demokrasiler kategorisinde yer alabilmektedir. Diğer taraftan 1 Mayıs’ta ve Gezi’nin birinci yılında bir kez daha yaşanan polis şiddeti, Türkiye’nin bir polis devletine evrilmeye başladığını gösteriyor.
Hükümet ise yargıyı olduğu gibi, tüm kurumları vesayet altına almaya ve tüm muhalif sesleri susturmaya çalışıyor. “Ben iktidarım her şeyi yaparım” diyor. Oysa çağdaş demokrasi ve hukuk devleti ilkesi iktidara her şeyi yapma hakkı tanımıyor. İktidarı sınırlayan evrensel hukuk tarafından güvence altına alınmış hak ve özgürlükler iktidarları bağlıyor. Aynı şekilde yasama ve yargı da iktidarları denetleme işlerine sahipler ve o nedenle de iktidarlardan bağımsız olmaları gerekiyor.
AKP hükümeti ise temel hak ve özgürlükleri ve de güçler ayrılığı ilkesini yok sayıyor, tanımak istemiyor; otoriter bir sistem kurmaya çalışıyor.
Kültür ve sanat alanı da tehdit altında
Hükümetin özgürlükleri baskı altına alması, kültür ve sanat alanının gelişmesini ve yaygınlaşmasını da zorlaştırıyor. Hükümet baştan beri kültür ve sanat alanını da kendi muhafazakar ve demokrasi dışı anlayışına göre şekillendirmeye ve vesayet altına almaya çalışıyor.
İşe Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı birleştirerek başladılar. Tüm uyarılara rağmen kültürel ve sanatsal alanı, bir ticari faaliyet alanı olan turizmin etkisi altına soktular. Arkasından Kültür Bakanlığı’nda başarılı çalışmalar yapmış olan çok sayıda yönetici kadroyu etkisiz kılmaya çalıştılar. Bu çerçevedeki son icraatları da; TÜSAK yasa taslağına karşı çıktığı için Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Prof. Dr. Rengim Gökmen’in görevine son verilmesi oldu. Diğer yandan sinema filmlerine ve tiyatroya verilen destek, “bizden olanlar ve olmayanlar” ölçütüne göre verilmeye başladı. Bizzat Başbakan “bundan sonra hükümet olarak istediğimiz oyunlara destek vereceğiz” diyerek ayrımcılığı ilan etmiş oldu. Heykeltıraş Mehmet Aksoy’un Kars’taki “İnsanlık Anıtı”nın Başbakan’ın talimatıyla yıkılması da sanat eserine ve sanatçıya yapılan ağır bir saldırı olarak tarihe geçti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı şehir tiyatrolarının repertuarını belirleme yetkisinin bir belediye bürokratına bırakılmasıyla da tiyatrolara karşı kampanya başlatıldı. Başbakan tiyatroların özelleştireceğini ilan etti. Olup bitenlere karşı çıkan sanatçılara hakarette bulundu. Gezi eylemlerine katılan sanatçılar da toplum önünde aşağılandı. Tüm bunlar hükümetin sanat alanının özgürlüğünü ve özerkliğini tamamen ortadan kaldırmaya yöneldiğinin güçlü kanıtlarıdır.
TÜSAK tuzağı
Nitekim hükümet “Türkiye Sanat Koruma-TÜSAK” adıyla hazırladığı bir yasa tasarısı ile sanat alanının vesayet altına alınması yönündeki niyetini açığa vurdu. Kültür sanat kurullarından, sanatçılardan, muhalefet partilerinden hiçbir görüş alınmadan başbakanlık bürokratları tarafından gizlice hazırlanan TÜSAK tasarısı, özgür ve özerk sanatı yok etmeyi hedefleyen bir tasarıdır. Tasarı; kendilerini kanıtlamış, sanatı alanını geliştirmiş ve kitlelerle buluşturmuş üç önemli kurumu (Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları ve Güzel Sanatlar Müdürlüğü) lağvetmeyi ve tüm sanat alanını hükümetin atayacağı on bir kişilik bir kurula bırakmayı öngörüyor. Bunun anlamı, opera ve balenin tamamen ortadan kaldırılması; devlet tiyatrolarının özelleştirilmesi; orkestraların yok edilmesi demektir. Oysa bu sanat dalları dünyanın her yerinde kamu desteği ile yaşamakta ve kültürel gelişmeye önemli katkı sağlamaktalar.
AKP hükümetinin yapmak istediği şey, anayasaya da aykırıdır. Çünkü anayasanın 64. maddesi “devlet sanat faaliyetlerini korur ve gereken tedbirleri alır” diyerek devletin sanat alanındaki sorumluluğuna vurgu yapmaktadır. Aynı şekilde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 27. maddesi de; “her bireyin, toplumun kültürel yaşama katılma hakkı vardır” hükmüyle bireylerin kültüre katılma haklarını güvence altına almaktadır. Bu katılma hakkının kullanılabilmesi için her şeyden önce hükümetlerin kültür alanını ve bu alanın gelişmesine en büyük katkıyı yapan sanat kurumlarını ve sanatçıları desteklemeleri bir zorunluluktur. Nitekim günümüzde gelişmenin yalnızca ekonomik büyüme olmadığının bilincindeki ülkeler kültür ve sanatı desteklemeyi görev bilmektedirler. AKP hükümeti ise TÜSAK tasarısı ile bunun tersini yapmak istemektedir. Bu, çıkmaz bir yoldur. Hükümetin sanatçının ve sanatseverlerin sesine kulak vermesi ve bu tasarıdan vazgeçmesi gerekir.
CHP’nin anlayışı
Biz CHP olarak, ekonomik gelişme kadar, kültürel gelişmenin de önemli olduğunu savunuyoruz. Tüm sanat dallarını da kültürel gelişmenin önemli öğeleri olarak görüyoruz. O nedenle; sanat alanının özelleştirilmesine, devlet bünyesindeki sanat kurumlarının kapatılmasına karşıyız. Sanatçıların yaratıcı özgürlüklerine müdahale edilmesini, her türlü sansürü son derece sakıncalı buluyoruz. Türkiye’nin bir kültür ülkesi, bir kültür cumhuriyeti olmasını hedefliyoruz.
CHP bu anlayışla kültür ve sanat kurumlarıyla, sanatçılarla ve onların örgütleriyle olan iletişimimizi ve dayanışmamızı daha ileri boyutlara taşımak istiyor. Sanatçıların sosyal güvenlik sorunları, sansür, korsan yayınlar, telif hakları, sanat mekanlarının yerleştiği vb. sorunların çözümünde birlikte çalışmak alternatifleri birlikte geliştirmek istiyoruz.
Bu amaçla da kurulmuş olan Kültür Platformu’nu tüm sanat dallarını da içerecek biçimde Kültür ve Sanat Platformu olarak daha etkin hale getirmek istiyoruz ve tüm sanatçı dostlarımızı platformun çalışmalarına davet ediyoruz. Bu çerçevede 27 Nisan 2014’de İstanbul’da sanatçılarla birlikte gerçekleştirdiğimiz TÜSAK sempozyumunu bir başlangıç olarak kabul ediyoruz. Kültür sanat alanlarının tüm sorunlarının çözümüne ilişkin çalışmaları sürekli hale getirmeyi görev biliyoruz.
*Ercan Karakaş, CHP PM Üyesi,
ercan.karakas@hotmail.com