WhatsApp Image 2019-06-26 at 13.46.16

Ercan KARAKAŞ – 23 Haziran: AKP’nin Otoriter Rejimi İçin Sonun Başlangıcı

23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini Millet İttifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu ikinci kez kazandı. 31 Mart’taki seçimde 13.729 olan oy farkı, bu kez 806.415’e çıktı. AKP, İstanbul’un bütün ilçelerinde,%3 ila %10 arasında oy kaybetti. 31 Mart’ta Binali Yıldırım’ın birinci olarak çıktığı 13 ilçede bu kez Ekrem İmamoğlu birinci oldu.

Tüm çarpıtmalar, mesnetsiz ve gülünç suçlamalar, son dakikadaki İmralı manevraları ve de “Ekrem İmamoğlu tekrar kazanırsa çalıştırtmayız” tehditleri işe yaramadı. Halk, hem bu demokrasi dışı davranışları hem de 31 Mart seçiminin hukuka ve YSK içtihatlarına ters düşen iptal kararını kabul etmedi. Tehditlere boyun eğmedi. Bu kez de büyük bir kararlılık ile Ekrem İmamoğlu’nu %9’luk bir fark ile yeniden seçti. 23 Haziran’da elde edilen bu sonuç aynı zamanda halkın demokrasi ve adalet özleminin sandığa yansıdığını da göstermektedir. Ankara ve İzmir ve diğer büyük şehirlerden sonra İstanbul’daki bu başarı, halkın artık AKP iktidarının otoriter tutumundan, kendisi gibi düşünmeyenleri vatan haini olarak yaftalamasından bıktığının göstergesi ve de demokrasi ve kardeşlik içerisinde yaşanacak Türkiye özleminin ifadesidir. 23 Haziran seçiminde ortaya çıkan tablo demokrasi güçlerinin ortak eseri olarak siyasal tarihimizde yerini aldı.

İhanet son bulacak

23 Haziran seçiminin sonucu belli olunca sosyal medyadan yaptığım bir paylaşımda; “Ekrem İmamoğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi ile İstanbul bu tarihi-güzel şehre ihanet edenlerden kurtuldu. Özgürlük, adalet, demokrasi, kardeşlik ve barış mücadelesi devam edecek” demiştim. Bu görüşün artık çoğunluğun görüşü olduğu ortada.

“İhanet” sözünü hatırlamakta fayda var. Bu saptama bizzat Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’a aittir. 21.10.2017 tarihinde “Uluslararası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi”nde yaptığı konuşmada “Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum” demişti.

23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeniden seçilmesiyle, İstanbul, bu tarihi-güzel kente ihanet edenlerden kurtuldu. İstanbul halkı rahat bir nefes aldı. İstanbul’da yaşayan yurttaşlar genciyle, kadınıyla, yetişkiniyle geleceğe umutla bakıyor. Ekrem İmamoğlu, 18 günlük ilk başkanlık döneminde yaptığı gibi İstanbulluların hayatını kolaylaştıran düzenlemelerini sürdürecektir. 

Ekrem İmamoğlu yaşanacak bir İstanbul için yapılması gerekenlerin neler olacağını bir programda topladı. Halka özet halinde sunulan “İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019 Yerel Seçimleri Politika ve Projeleri” adını taşıyan bildirge 25 başlık halinde ve 152 sayfadan oluşuyor. Diğer CHP’li başkanların da topluma sundukları benzer projeleri var.

Eğitim, sağlık, sosyal dayanışma, ulaşım, trafik, çevre, kültür, sanat, spor, imar, depreme hazırlık, tarihi ve kültürel mirasın korunması, gençler, kadınlar, emekliler için destek, engelliler için özel düzenlemeler ve benzerleri bu programlardaki konuların bazıları. Halkın tüm belediye projelerinin belirlenmesinde ve uygulanmasında söz sahibi olması ve kararlara katılmasının Mahalle Meclisleri vb. yollarla sağlanacak olması da yenilikler arasında bulunuyor.

Kentlerin geleceği toplumun geleceğini belirler


Günümüzde, bizde ve birçok ülkede olduğu gibi, nüfus çoğunluğu artık kentlerde yaşıyor. O nedenle, toplumların geleceğini kentlerin geleceği belirlemektedir.

“İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” sözü de bunu ifade etmektedir. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan 31 Mart Yerel Seçimleri’nden önce “İstanbul’da sendeleyen Türkiye’de tökezler” diyerek korkusunu dile getirmişti. Tökezlememek için seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını, sudan sebeplerle, YSK eliyle iptal ettirdiler. Ama bu işe yaramadı, 23 Haziran’da tekrarlanan seçimin sonucu AKP’nin 17 yıllık iktidarı için de sonun başlangıcı oldu.

Millet İttifakı’nın desteği ile başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere ülkemizin en önemli metropollerinde belediye başkanlıklarını CHP’li adayların kazanmış olması bu süreci hızlandırmaktadır. CHP’li başkanların ayrım yapmadan tüm kent sakinlerine eşit hizmet edecek ve yerelde demokrasiyi yaşatmak için halkı yönetime katacak olmaları; ayrıca, kentleri “sosyal kentlere” dönüştürmeye yönelik kapsamlı programları uygulamaya koymaları ve de kentlerin yağmalanmasına, her türlü israfa son verecek olmaları; toplumu kamplara bölen, kendisi gibi düşünmeyen insanları ve partileri düşman ilan eden iktidarın gidişini hızlandıracaktır.

Türkiye, yeniden, hukuk devleti rotasına dönecektir. Dünyada eşi benzeri olmayan ucube “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” yerini “Demokratik Parlamenter Sistem”e bırakacaktır. 24 Haziran’da birinci yılını tamamlayan bu otoriter rejim özgürlüklere, adalete, bir arada yaşama büyük zararlar verdiği gibi ekonomiyi de çökertmiş, işsizliği ve yoksulluğu arttırmış, toplumun geleceğini karartmıştır.

O nedenle bu rejim bir an önce son bulmalıdır. Çünkü asıl beka sorununu yaratan, bu ucube tek adam rejimidir. Elbette, bu kendiliğinden olacak bir şey değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli, Türkiye’yi her bakımdan gerileten, kutuplaştıran ve çağdaş dünyadan uzaklaştıran otoriter rejimde ısrar etmekteler. Ancak 23 Haziran seçimi bir kez daha gösterdi ki demokrasi güçlerinin dayanışması ve halkın iradesiyle aşılmayacak şey yoktur.

Demokrasi ittifakı genişletilerek sürdürülmelidir

Başta İstanbul, Ankara ile İzmir olmak üzere ülkemizin en üretken ve en dinamik kentleri artık CHP’li belediye başkanları tarafından yönetilmektedir. Yani, demokrasiyi yeniden kurmak isteyen muhalefet artık yerelde iktidardır. Bu durum, demokrasinin ülke sathına yayılması için önemli bir dayanaktır. Parlamenter demokratik düzeni kuracak iktidarın yolu yerelden geçecektir. Özellikle sol için bunun, dünyanın birçok ülkesinde örneği mevcuttur. Aynı şey ülkemizde de yaşandı 1973’de yerel yönetimleri kazanan CHP’nin “Toplumcu Belediyecilik” kavramıyla toplumsal adalet, fırsat eşitliği, yoksulla dayanışma, arsa ve konut spekülasyonunu engelleme, toplu taşımacılık, üretim ve tüketim kooperatifleri, kültür-sanat ve spor olanaklarını çoğaltarak, toplumun güvenini kazanmış, onu 1977 seçiminde merkezi iktidara taşımıştır.

Bugün de aynı süreç geçerlidir. Millet ittifakının ve demokrasi yanlısı yurttaşların desteği ile yerelde iş başına gelen CHP’li belediye başkanlarının; halkı yönetime katan, demokratik, saydam ve insan odaklı uygulamaları başta İstanbul olmak üzere kentlerimizi daha iyi yaşanacak, çağdaş kentlere dönüştüreceklerdir.

Ancak iş burada bitmeyecektir. Yerelde demokrasiyi inşa etmeyi başaranlar, ülkede de demokrasiyi başaracaklardır. Bunun için yapılması gereken şey, otoriter tek adam rejimine karşı olan ayrımsız tüm partilerin ve halk örgütlerinin özgürlükçü, çoğulcu parlamenter rejimi hedefine yönelik ortak mücadeleyi kararlılıkla sürdürmeleridir.  

*Ercan KARAKAŞ
SODEV Onursal Başkanı
ercan.karakas@hotmail.com