24 Haziran 2018 Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Erdoğan’ın kalesi olarak bilinen buna rağmen Anayasa değişikliğinde “Hayır” oyu çıkartan Üsküdar ilçesinin İlçe Seçim Kurulu’nda görev yaparak takip ettim. İlçe seçim kurulları seçimin tam ortasında olmanın aksine seçim hakkında güncel bilgi akışını elde edemediğimiz yerdir. Sonuçlar gelen sandık sonuç tutanaklarından, çuvalların geliş seklinden ve ortamdaki durumdan ancak kestirilebilir. Yani Muharrem İnce`nin “Adam kazandı, kabul ediyorum” mesajının okunduğu sırada ilçe seçim kurulunda hala sisteme girilmek üzere teslim edilecek oy çuvalları sırada bekliyordu. Üstelik bekleyen çuval sayısı, öyle sonlara kalmış tek tuk çuvallar da değildi. Bir yanda çuvallar kabul ve sisteme girişi beklerken görevli partili arkadaşlarım ve meslektaşlarımla hala oyların hukukiliğinin sağlanması amacındaydık. Her ne kadar Muharrem İnce, Meral Akşener ve HDP Temsilcileri ve tüm muhalefet liderleri seçmenin anlamlandırmaya çalıştığı bir sessizliğe bürünse de bizler için seçim hala devam ediyordu. Daha önceki seçimlerde AKP görevlileri büyük bir rahatlıkla erken vakitte kuruldan ayrılırlardı. Bu seçimde ise kurulda belediye başkan Yardımcısı ve eski belediye başkanına kadar herkes sabaha kadar kurulda bekledi. Önceki seçimlerdeki rahatlıkları da yoktu. Sonuç ise muhalefet açısından bir kabulleniş, iktidar açısından ise sevinçsizlik, örgütler ve seçmen tarafında ise bir suru soru işareti ile son buldu.
Seçim vaadi!
Erdoğan`ın doğru düzgün bir miting yapmamış olması en dikkat çeken eylemsizlik haliydi. Akabinde muhalefet Erdoğan’ın vaatleri ile şaşkınlık yaşadı. En büyük vaad kıraathane idi. Kıraathane vaadi bize secim sonrası Türkiye’nin nasıl olacağının bir ipucuydu. Öyle çok masum bir vaad değil, bir haber verişti. Her yere örgün eğitim veren liselerden daha çok imam hatip getirerek, tek yönlü eğitime zorunlu bırakan politikalar üreten iktidarın kıraathanesinde de belirli, sınırlı bilgileri kıraat ettireceği de şüphesizdir. Kindar nesillerin yetiştirileceği bir başka alan olduğunun haber verilişiydi. Bir örgütlenmenin ve çekirdekten yetiştirmenin hazırlığının ilanıydı.
Seçmenin aklındaki sorular
Erdoğan’ın miting ve propaganda eylemsizliğinin yanı sıra seçmenin aklında başkaca sorular hala mevcut. Seçim boyunca evet\tercih mühürlerinin çalındığı akabindeyse boş pusulalara AKP`ye toplu oy basan şahısların olduğu videolar düşmeye başladı. Bu videoların incelenip gerçekliği tespit edildikten sonra ilgili şahıslara işlem yapılması gerekli iken bu konuda bir şey yapılıp yapılmadığı seçmen tarafından hala bilinmemektedir. Toplu oy kullanım haberlerinin genelde Doğudan gelmesi Doğudaki oy kullanan seçmen sayısının artışını anlamlandırsa da, hala MHP ve İYİ Partinin ikisinin birden % 10 dolaylarında oy alabilmesinin açıklaması yapılamıyor.
Basta Suruç olmak üzere doğudan şiddet haberlerinin gelmesi zaten secimin gidişatını en başında seçmene gösterdi. Doğuda Diyarbakır, Hakkari, Siirt, Van gibi illerde HDP oylarının düşmüş, MHP oylarının artmış olmasının mantığı açıklanamıyor.
Bu şekilde birçok soru secimin üzerinden haftalar geçmiş olmasına rağmen hala cevaplanamıyor. Seçmen muhalefet partileri adaylarını açıklamaya davet ediyor ancak adaylar secimin ertesi günü açıklamalar yapabiliyor. Seçimden iki gün sonra Pervin Buldan tehdit edildiklerini açıkladı.
AKP’nin oy oranı
Bilinmezliğin doğal sonucu olarak seçmen mantıklı bir cevap üretme çabasına girdi. Ancak tüm bu belirsizliklerin yanında sabit ve açık olan tek şeyin AKP`nin oy oranının 7 puan düşmüş olmasıdır. Esasında devletin tüm kurumlarına hükmedebilen bir yapının kurulmuş olduğu göz önüne alınırsa % 7’lik düşüşün önemli bir oran olduğu kanaatindeyim. Tüm bu egemenliğe ve birçok Seçmen için meşru olmayan seçimlere karşın % 7’lik bir düşüş devletin tüm kurumlarını elinde tutanlar tarafından ilan edilmiş olduğu da unutulmamalıdır. Egemendeki bu % 7’lik düşüşün, seçmen ve muhalefet tarafından verilen mücadele için umut olması gereklidir. Devletin tüm kurumları ve televizyon kanalları ve 12 yıllık bir iktidar avantajı ile yarışa giren bir partinin % 7’lik kaybı, seçmenin ve muhalefetin basarisi olarak kabul edilebilir. Üstelik azımsanmayacak ve yükseltilebilecek bir oy oranıdır. Bu umut kısa vadeli bir gelecekte, sadece mücadelenin bir sonuç vermeye başladığını gösteriyor. Ancak uzun vadeli bir gelecekte durum tersine dönmüştür.
Umutsuzluk
% 7’lik bir başarı gerçekleştirilse de, bu durum Türkiye`den diğer ülkelere yapılan beyin göçünü durduracak veya azaltacak nitelikte olamadı. Toplumun bozukluğunu düzeltecek tüm sistem unsurları; yani adalet, eğitim, sağlık vb. sistemlerdeki bozuklukları düzeltecek bilgiye ve tecrübeye sahip insanların yabancı ülkelere gittiğini/gideceğini göz önüne alırsak bir kısır döngüye girdiğimizi fark edebiliriz. Sistemler bozuk. Bozuk sistemi düzeltebilecek yetişmiş gençlerimizin yurtdışına göç etmiş ya da edecek durumda olması ve bozuk sistem yüzünden eğitilememiş kişilerden bozuk sistemi düzeltmesini beklemek! 24 Haziran seçimleri sonucunda Türkiye’nin geleceği budur!
*Banu Gün ÖZTÜRK
Avukat
banugunozturk@gmail.com