Aykut Erdoğdu – Yolsuzluk Ekonomisi

45985_cover

 

 

 

 

Gelişmiş ülke ekonomilerinde, temel hak ve özgürlüklerin adil ve şeffaf hukuki düzenlemelerle teminat altına alınmış olması tesadüf değildir. Bir ekonominin sağlam temellere oturması için üretimin iki temel faktörü olan emek ve sermaye arasındaki ilişkileri düzenleyen yasal çerçeve ne kadar önemliyse, sermayenin kendi arasındaki rekabeti düzenleyen yasa ve kurumların varlığı da o derece önemlidir.

Rekabetin adil, şeffaf ve hesap verilebilir koşullarda teminat altına alınmamasının, toplumların ve dolayısıyla ekonomilerinin gelişmişlik düzeyi ile ne kadar ilişkili olduğuna biraz daha yakından bakalım. Yasal mevzuatta boşlukların, istisnaların ve muafiyetlerin var olması, kamu yöneticilerinin görevlerini kötüye kullanmaları için uygun ortam sağlar. İdarenin görevini kötüye kullanması, yani rekabet şartlarını kendine yakın işadamı/sermaye lehine bozması ise haksız rekabete yol açar. Haksız rekabet ise verimsiz sermayenin güçlenmesine ve yatırımların verimsiz alanlara kaymasına neden olur.

Kamu kaynaklarının belirli bir grup sermaye lehine tahsis edilmesi ve haksız rekabete yol açılması işlemini yolsuzluk, bu işlemin sistematik yapılması ve merkezi olarak idare edilmesini ise yolsuzluk ekonomisi olarak adlandırabiliriz. Yolsuzluk ekonomisi ve onun yol açtığı sosyal ve ekonomik sorunlara geçmeden önce bir şeyi belirtmek gerekir. Ekonomik menfaatlerin olduğu her yerde yolsuzluk olma ihtimali de vardır. Önemli olan, caydırıcı mekanizmaların varlığı ve yolsuzluk ortaya çıkarıldığında hesap sorma kanallarının açık olmasıdır. Böyle bir ortamda yolsuzlukların yaygın olma ihtimali yok denecek kadar azdır.

Yolsuzluk ekonomisini biraz daha iyi anlayabilmek için, yolsuzlukları en yaygın ve kapsamlı uygulayan yönetim olarak tarihe geçen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetiminin yolsuzluklar için uygun ortamı nasıl hazırladığına bir göz atmak yeterli olacaktır. AKP hükümetleri öncelikle, kamunun mal ve hizmet alımlarını düzenleyen mevzuatı çeşitli gerekçeler arkasına sığınarak istisna ve muafiyetler ile işlevsiz hale getirdiler. Daha sonra kamunun bilgi alma kaynaklarını kısıtlayarak şeffaflığı ortadan kaldırdılar. En sonunda ise kamu adına denetim yapan kurumları yine çeşitli bahanelerle işlevsiz hale getirdiler. Böylece kamu ihalelerinin hep aynı şirketlere verilmesi ve hep birlikte haksız zenginleşme önünde herhangi bir engel kalmadı.

Peki, bu yapı sürdürülebilir mi? Kamunun kaynakları sonsuza kadar sömürülebilir mi? Bu konuda yapılan sayısız akademik çalışma bunun mümkün olmadığını açıkça gösteriyor. Yolsuzluğun sistemli ve kapsamlı olarak artması, kaçınılmaz olarak toplumun gerek sosyal gerekse ekonomik yapısını bozmaya başlar. Ekonominin bir bölümünde yaşanan çarpıklık çeşitli geçirgenlik mekanizmaları yoluyla ekonominin geneline sirayet eder. Belirsizlik artar, yatırımlar azalır, sanayi üretimi düşmeye başlar, işsizlik artar, gelir dağılımı bozulur. Tüm bunların sonunda da toplumsal huzursuzluk artmaya başlar. Yolsuzluğun sosyal ve ekonomik maliyeti karşılanamaz noktaya geldiğinde ise geniş halk kesimlerinin daha da fakirleşmesine yol açacak olan kriz kaçınılmaz hale gelir.

Sorunlar bu aşamaya gelmeden yolsuzluk düzenine son verilmelidir. Bunun için belki de son fırsat 2015 yılında yapılacak olan Milletvekili Genel Seçimi’dir. Toplum olarak ağır bir bedel daha ödemek istemiyorsak yolsuzluğa ve yoksulluğa ‘dur’ demeli, yolsuzluğu yapanlardan hesap sormalıyız.

*Aykut Erdoğdu,
CHP İstanbul Milletvekili,
aykut.erdogdu@tbmm.gov.tr

Bir cevap yazın