Kilicdaroglu, Sanliurfa'da esnaf ve isci ile bulustu, oy istedi

Ayhan Kaya – Etno-kültürel-dinsel Kimlikler ve Talepler Bağlamında Siyasal Partilerin 2015 Seçim Beyannamelerinde Neler Vadediliyor?

ayhan-kaya_as

 

 

 

 

 

Öyle görünüyor ki, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminin oturduğu temel fay hattı, AKP’nin “Yeni bir Türkiye” inşa etme söylemiyle muhalefet partilerinin büyük ölçüde tahrip edildiğini düşündükleri Türkiye Cumhuriyeti’ni restore etme söylemleri arasından geçmektedir. Bu yazıda, özellikle dört siyasal partinin etno-kültürel-dinsel kimlikler ve talepler bağlamında kamuoyuna verdikleri sözleri ve bu çerçevede dile getirdikleri söylemleri genel hatlarıyla irdelemeye çalışacağım.

AKP: “Yeni Türkiye Sözleşmesi”

AKP Seçim Beyannamesi, büyük ölçüde Ahmet Davutoğlu’nun kaleminden çıkmış gibi. Onun bilimsel metinlerinde kullanılan dil ve söylemle büyük benzerlikler görülen beyannamede kullanılan dil oldukça akademik ve elitist niteliktedir. Daha önceki AKP seçim beyannamelerinde pek de görmeye alışık olmadığımız bir dil. Önceki metinler görece daha sade yazılmış metinlerken, son beyanname ise daha çok “insan doğası”, “ortak medeniyet”, “kadim ortak geçmişimiz”, “kadim siyasal bilincimiz”, gibi kavramların defaatle yinelendiği bir metin olarak karşımıza çıkıyor.

Parlamenter sistemi “yetki karmaşası”nın olduğu ve bu nedenle “başkanlık sistemi” ile değiştirilmesi gerektiğini söyleyen “Yeni Türkiye Sözleşmesi”, bir önceki seçim beyannamesi ile %25 oranında benzerlikler taşıyor. 2015 Seçim Beyannamesi, kimlikler ve bir arada yaşama konusunda AKP’nin bugüne kadar bildiğimiz çizgisinden pek de farklı şeyler söylemiyor. Daha çok İslami saiklerle tasavvur edilen ve Hanefi-Sünni-Müslüman-Türk olmayana “tahammül” etmek suretiyle bu grupların yaşamalarına olanak tanıyan çokkültürcü bir modeli esas alan bu metin, 1982 Anayasası’ndan alışık olduğumuz Türk-İslam sentezinin bu kez daha çok İslam-Türk sentezine, yani İslami olanın ön plana çıkarıldığı bir sözleşme metnine dönüşmüş gibidir. Ayrıca, dış politikanın temel hatları çizilirken Türkiye Cumhuriyeti’nin bulunduğu coğrafi konum nedeniyle ve son on üç yılda kazanıldığı iddia edilen ekonomik güç ve siyasi prestij ile birlikte Türkiye’nin oyun kurucu büyük bir ülke kimliğine sahip olduğu vurgusu yapılmaktadır. Ancak, “Yeni Türkiye Sözleşmesi”nde sayıları giderek artan göçmenler ile birlikte zaten varolan etno-kültürel-dinsel farklılıkların nasıl yönetileceği konusunda herhangi bir vurgunun olmadığı görülmektedir. Metinde etno-kültürel-dinsel kimliklerin bir aradalığı konusunda üstü örtük bir şekilde pax-Ottoman veya bir başka deyişle çokkültürcü ve İslamcı bir söylemin varlığı gözlenmektedir. Söz konusu Osmanlı barışı ve dini farklılıklar üzerinden kurulan çokkültürcü millet anlayışının varlığı asıl kurucu unsur olduğu varsayılan Hanefi-Sünni-Müslüman-Türk varlığının bu kutsal dörtlü kimliğin dışında kalanlara yönelik olarak sergileyeceği hoşgörü ile mümkün olabilir gibi bir yaklaşımın egemen olması anlamına gelir.

AKP’nin beyannamesinde “millet” kavramının defaatle kullanılırken CHP ve HDP’nin beyannamelerinde hemen hiç kullanışmamış olması onun yerine “toplum” ya da “halk” kavramlarının kullanılmış olması bu açıdan oldukça anlamlıdır. Çünkü “millet”, “toplum”, “halk” kavramlarının hangisinin öncelikli olarak kullanıldığı bize siyasal partilerin toplum tahayyülünün ne denli ırk, din, kültür, etnisite ve sınıf gibi kavramlar üzerinden yapıldığı konusunda önemli ipuçları vermektedir.

CHP: “Yaşanacak bir Türkiye”

“Yaşanacak bir Türkiye” sloganıyla yola çıkan CHP’nin 2015 Seçim Beyannamesi, oldukça uzun bir metin olup ve genel hatlarıyla AKP’nin ülkeye verdiği düşünülen tahribatın ve yıkımın onarılmasını hedef alan bir söylem kullanıyor. Daha çok demokratik, sosyal adaletçi, seküler bir devletin altı çizilirken güçler ayrılığı, hukuk devleti, insan hakları, çoğulculuk, özgürlük, eşitlik, katılımcılık ve parlamenter demokrasi gibi değerlere ve ilkelere özellikle önem verilmektedir.

Laikliğin güçlendirilmesi, işçi haklarının güvence altına alınması, cem evlerinin ibadethane statüsüne kavuşturulması, eşitlikçi eğitim anlayışının yeniden tahsis edilmesi, çocuk ve kadın istismarına son verilmesi gibi pek çok meseleye vurgu yapan bu metinde ayrıca göçmen işçilerin statüsüne, etno-kültürel-dinsel farklılıkların eşit yurttaşlık prensibine göre yönetilmesine ilişkin önemli vaatler bulunmaktadır. Göç konusunda alt bir okuma yapıldığında göçün bir tehlike olduğu yönünde bir söylemin varlığı da gözden kaçmıyor. Bu şekliyle metin, göçmenlere yönelik bir ötekileştirici dil sergilemiştir. Doğa hakkı ve kent hakkı gibi son derece devrimci nitelikli vaatleri de içeren beyanname, Gezi Hareketi’ne de doğrudan referans vermektedir. Pek çok yanıyla Gezi ruhunu içselleştirmiş görünen bu metin, kelimenin tam anlamıyla bir tür “restorasyon” metnidir. Türkiye’nin farklı etno-kültürel-dinsel-cinsel kimliklerinin biraradalığı konusunda demokratik ve eşitlikçi yurttaş anlayışıyla beraber daha cumhuriyetçi bir tavır sergileneceği yönünde net ifadeler yer almaktadır. Metin, gerek kimlikler gerekse diğer konular açısından bakıldığında, hemen her grubun kendince karşılık bulabileceği net ifadelerle dolu olup hamasetten uzak olmaya ve “iaşe devleti” yerine “sosyal devlet” olgusuna her fırsatta vurgu yapmıştır. Metinde ayrıca Kürt Sorununun çözümüne ve Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesi gibi hayati konulara ilişkin olarak da somut bir dil kullanılmıştır. Ülke kimliği açısından bakıldığında ise metnin; uluslararası sözleşmeler, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, OECD, UNESCO ve benzeri uluslararası kurumlara sıklıkla referans vermiş olması nedeniyle Türkiye’nin daha çok Batı dünyası içinde tahayyül edildiğini göstermektedir.

HDP: “Yeni Yaşam”

Oldukça yalın ifadelerin yer aldığı HDP Seçim Beyannamesi, CHP’nin metni kadar uzun ve kapsamlı olmasa da benzeri bir takım saiklerden hareketle AKP’nin tahrip ettiği düşünülen Türkiye’nin sosyo-ekonomik, siyasal ve ideolojik anlamda yeniden restorasyonunu hedef almaktadır. Sil baştan tasarlanması gerektiği düşünülen yeni bir anayasa veya toplumsal sözleşme metni ile farklı toplumsal, siyasal, etno-kültürel, dinsel ve cinsel eğilimleri olan grupların barış içinde bir aradalığını mümkün kılmaya çalışan HDP; öncelikle sosyal devlet, adalet, demokratik özerklik, yerel demokrasi, barışçıl dışpolitika, kadın hakları, çocuk hakları ve engelli hakları gibi konuların altını çizmiştir.

Temsil ettiği kitlelerin önceliklerini de gözönünde bulunduran HDP; geçmişle yüzleşme, zorunlu göç, inanç özgürlüğü, nefret suçları, ekolojik haklar, yaşanılacak kentler, işçi hakları, göçmenlerin entegrasyonu gibi pek çok konuda önemli vaatler içeren bir metin hazırlamıştır. Eğitim ve kültürel haklar konusunda da ayrıntılı vaatler içeren metinde etno-kültürel-dinsel ve cinsel farklılıkların yönetimi daha çok demokratik-çokkültürcü bir perspektifle ele alınmaktadır. Ülkenin çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı, çok dilli yapısına uygun yeni bir “toplumsal sözleşme”yi hedef aldığını açıklıkla ifade eden HDP, sosyal yardımların standarda bağlanması gerektiğini söyleyerek AKP’nin inşa ettiği “iaşe devleti” anlayışının da ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulamaktadır. Gerek bu yönüyle gerekse net bir Ortadoğu halkları vurgusu yapmış olması nedeniyle HDP, AKP’nin istikrarsızlaştırdığı Türkiye coğrafyasının eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayışla restore edilmesi gerektiğini ve bütün dinlere, dillere, etnik gruplara eşitlikçi bakan bir siyasal anlayışın tesis edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. HDP’nin metni özellikle etno-kültürel-dinsel-cinsel kimlikler konusunun en sıklıkla vurgulandığı metin olarak ön plana çıkmaktadır.

MHP: Türkçülük Günü’nde açıklanan beyanname

MHP’nin 2015 Seçim Beyannamesi’nin 3 Mayıs Türkçülük Günü’nde açıklanacağının parti tarafından kamuoyuna duyurulduğu göz önünde bulundurulursa beyannamenin hangi noktaları ön plana çıkaracağı kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Türklük kimliğine vurgu yapacak olan beyanname, özellikle “PKK”, “terör” ve “ihanet süreci” gibi kavramları ön plana çıkarmak suretiyle Türk milliyetçiliği söylemini görünür kılacaktır. Bir yanıyla milliyetçi oyların peşinde koşan MHP, diğer yandan özellikle emeklilere, küçük esnafa ve çiftçilere yönelik olarak geliştirdiği vaatlerle oy almayı planladığı kitlelerin niteliğini açıklıkla ortaya koyar. Sosyal hakların ön plana çıkacağı görülürken yolsuzluk ve yoksulluk konuları da ayrıntılı şekilde işlenecektir. Etno-kültürel-dinsel kimliklerin bir arada yaşamasına yönelik bildik Türk milliyetçisi söyleminin dışına çıkmayan MHP’nin Alevi Sorununa yönelik önemli bir parantez açtığı ve bu sorunu çözmek için çaba sarfedeceği ifade edilmektedir.

Sonuç

Satır araları okunduğunda, AKP’nin Hanefi-Sünni-Müslüman-Türk kimliğini öncelikli ve kurucu unsur olarak tanımlarken daha çok dinsel farklılıklar üzerine inşa edilen çokkültürcü bir toplum tahayyül etmiştir. CHP, savunduğu cumhuriyetçi yönetişim anlayışını kimlikleri tanımak suretiyle demokratikleştirmeye çalışırken, HDP ise daha çok kimliklerin siyasal olarak tanındığı demokratik bir çokkültürlülüğü öngörmektedir. MHP’nin seçim beyannamesinde ise geleneksel Türk milliyetçisi çizginin aynen korunacağı görünmektedir. Ancak, bu seçimin önceki genel seçimlere göre önemli bir farkı var: HDP’nin bir kitle partisi olarak parlamentoya girmeye çalışması. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda bugüne değin Türkiye siyasetine damgasını vuran kimlik politikalarının, yeni parlamentoda farklı bir düzeye taşınma ihtimali belirecek; böylelikle çoğunluk-azınlık milliyetçiliği sarmalından uzaklaşarak sosyo-ekonomik ve politik kaynakların bölüşümü ve paylaşımı gibi meselelere yoğunlaşma ihtimali söz konusu olacaktır. Bu noktada özellikle CHP ve HDP’nin alacağı ortak tavır, yani sosyo-ekonomik ve politik olana vurgu yapmaları Türkiye toplumunu ve yakın coğrafyada yaşayan toplulukları kısa zamanda çok daha demokratik ve barışçıl bir düzleme taşıyabilir.

*Prof. Dr. Ayhan Kaya,
İstanbul Bilgi Üniversitesi,
ayhank@bilgi.edu.tr