Anayasa değişiklik paketi halkın ihtiyacı, hatta AKP’lilerin ihtiyacı olarak gündeme gelmedi. Erdoğan’ın ihtiyacı olarak gündeme geldi. Aslında AKP ve Erdoğan ülkeyi yönetemiyor. Yönetmek için daha fazla güç elde etmek amacıyla bunu yapıyorlar. Güç elde ettikçe daha fazla yöneteceklerini düşünüyorlar. Aslında tam tersine, ne kadar güç tekelleşmesi olursa ülke o kadar yönetilemez bir noktaya gelir.
Siyasal İslamın anlatacak hikayesi kalmadı
Yönetemez hale geldiler, çünkü hikayeleri bitti. AKP, 2001 krizinin ardından iktidara geldi. Toplumdaki tepkinin ve değişim talebinin muhatabı olarak öne çıktı. ABD’de Ortadoğu’da ılımlı İslamcı bir iktidar ağı oluşturmak için AKP’yi destekledi. Uluslararası sermaye AKP’yi destekledi. AKP, bu desteklerle birlikte içerde ekonomik büyüme ve demokratikleşme, dışarıda da fetihçi bir siyasete yöneldi. Ekonomik büyümeden Ortadoğu’da sınır genişletmeye varan bir hikaye üzerine oturdu AKP iktidarı. Şimdi bunun sonuna gelindi. Yeni-Osmanlıcı dış politika Suriye’de, ülkemize büyük bedeller ödeterek çöktü. Ekonomide, dış kaynaklı sıcak para girişine bağlı gelişme sona erdi. Şimdi AKP’nin anlatacak bir hikayesi kalmadı; o yüzden çürümüş siyasal İslamcı rejimi güç kullanarak ayakta tutmaya çalışıyor.
2010 Referandumunda “Evet” hegemonikti; şimdi ise “HAYIR”
2010 Referandumu AKP’nin ivmesinin yükseldiği dönemde gerçekleşti. O dönemde AKP darbelerle hesaplaşma, yargıdaki vesayeti son erdirme iddialarını ortaya attı. Cemaatle birlikte Evet’i örgütlerken liberal demokrat bir söylemle pek çok kesimi de yanlarına aldılar. 2010 Referandumunun üzerinden 7 yıl geçti. Yargıda vesayeti kaldıracağız dediler; yargıyı Cemaate teslim ettiler. Erdoğan, şimdi de yargıdaki aşınmayı ortadan kaldıracağız, diyor. Darbeler son bulacak dediler; 15 Temmuz’da Cemaatin askeri darbe girişimini yaşadık. 15 Temmuz sonrasında da AKP’nin sivil darbesini derinleştirdiği günlerde referanduma gidiyoruz. AKP, şimdi referandumu 15 Temmuz’la hesaplaşma, darbelerle hesaplaşma olarak anlatmaya çalışıyor. Bu iddialar 2010’da etkili oldu gerçekten. Ama artık kendileri dahi anlatırken anlattıklarına inanmıyorlar. Herkes biliyor ki, tek bir şey istiyorlar; o da, tüm gücün tek kişide toplanması.
Evet’i AKP devleti örgütlüyor; HAYIR’ı halk
Referandum kampanya dönemi başladı. Evet’i AKP devleti örgütlüyor. Kampanyanın başında, anayasada tarafsız olması gerektiği yazan Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Erdoğan’la birlikte valiler, kaymakamlar, rektörler hatta imamlar Evet’i örgütlüyor. Evet bir toplumsal hareketliliğe dayanmıyor. AKP’ye oy veren kesimlerde de büyük bir moralsizlik ve umutsuzluk hakim. Daha önceki seçimlerde AKP’nin kazanmasının en önemli nedenlerinden birisi, devlet imkanlarını kullanmanın yanı sıra toplumsal bir hareketliliğine dayanması oldu. Bunu kaybettiler. Devletin ele geçirdikleri kurumlarla ve havuz medyasıyla kampanyayı götürmeye çalışıyorlar. HAYIR’ı ise halk örgütlüyor. Kelimenin gerçek anlamıyla HAYIR, halkın inisiyatifi ile çoğalıyor. HAYIR’ın tek bir politik merkezi yok. Çeşitli politik merkezler HAYIR kampanyaları yürütüyor. Ancak HAYIR’ın halk içinde çeşitlenmesi ve yayılması da yalnızca bu politik merkezlerin kampanyaları ile olmuyor. Mahallesinde, sokağında, iş yerinde insanlar bir araya geliyor; HAYIR çalışması yapıyor.
Evet parçalıyor; HAYIR birleştirecek
Türkiye gerçekten zor bir dönemden geçiyor. AKP, ülkeyi hiç olmadığı kadar parçaladı. Mezhep temelinde parçaladı, etnik temelde parçaladı, benden olanlar ve olmayanlar olarak parçaladı. Evet kampanyasında bu parçalanmayı daha da derinleştiriliyorlar. Hayırcıları, HAYIR kampanyası yürütüp HAYIR diyenleri terörle eşleştirmeye çalışıyorlar. Bundan güç alanlar da “iç savaş çıkar” tehdidinde bulunabiliyorlar. HAYIR ise toplumu birleştiriyor. HAYIR diyen hiçbir kesim toplumun hiçbir kesimi ile kavga etmeden; kini ve nefreti körüklemeden birleştirici ve ortak bir memleket düşünü yeniden yaratmaya çalışan bir politika izliyor. Bu, ülkemizin geleceği ve kaderi için çok önemli. Memleket için yeniden birleşme, kardeşleşme HAYIR’ın içinde gelişiyor. O yüzden HAYIR bir memleket bir meselesidir.
HAYIR kazanacak
16 Nisan’ın memleket için yeni bir başlangıç olacağını görüyoruz; buna inanıyoruz. Bunu hep beraber başarmak için son ana kadar kapı kapı dolaşmaya devam edeceğiz. Şimdiden HAYIR’ın kazandığını söyleyebiliriz. HAYIR, memleketin değişim umudunu temsil ediyor. HAYIR, memleketin birliğini temsil ediyor. HAYIR, memleketin özgürlüğünü temsil ediyor. HAYIR politik olarak kazandı. Ama 16 Nisan’da sandıkta da kazanacak. Nefessiz kalan memleket derin bir nefes alacak ve yeni bir başlangıç yapacak. Evet’in kazanması, gerçek bir kazanma olmayacaktır. OHAL baskısı altında gerçekleştirdikleri, devletin tüm olanaklarını ve kurumlarını devreye soktukları bu koşulda kazansalar da bu bir “Pirus zaferi” olacaktır. HAYIR’da saklı değişim arzusu sonunda yine kazanacaktır.
*Alper TAŞ
Özgürlük ve Dayanışma Partisi Başkanlar Kurulu Üyesi
alpertass@yahoo.com