Ertan AKSOY*
Kamuoyu yoklaması, araştırma tipleri içinde, pratik ve geniş kesimlerden bilgi toplamanın en güvenilir yollarından biridir. Bu bağlamda, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın (aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanı olarak) yürüttüğü Suriye politikası konusunda yapılan kamuoyu araştırmalarını değerlendirelim.
Suriye ile ilişkilerde kamuoyu eğilimi
Son altı yedi ay içerisinde Türkiye’nin, aslında araştırma sonuçlarına göre bizzat Başbakana ve AKP’ye özgü politikalar olduğu anlaşılan “Suriye’ye müdahale” ve “Esad sonrası Türkiye’nin yönelimlerine” ilişkin kamuoyu araştırmaları geniş yankı buldu. Yazılı ve görsel iletişim araçlarında “Başbakan’ı kızdıran anket”, “Hükümet’i üzen anket sonucu”, “Erdoğan’ı kızdıracak anket”, “Suriye Hükümet’e oy kaybettirdi”, “Hükümet’in Suriye tezlerini çökerten anket” şeklinde çıkan yüzlerce haberden anlaşılacağı üzere, hem “Hükümet’e yakın” hem de “tarafsız” araştırma kuruluşları farklı oranlarda olsa bile Türk toplumunun, hükümetin Suriye politikalarını desteklemediğini ortaya koymuştur.
EDAM’ın 5 Mayıs-6 Haziran 2012 tarihlerinde, ANAR’ın 27 Haziran 2012 tarihinde, Gezici Araştırma’nın 26 Ağustos 2012 tarihinde, ANDY-AR’ın 29 Ağustos 2012 tarihinde yapmış oldukları araştırmalarda Başbakan’ın Suriye politikası konusunda yurttaşların desteğini alamadığı görülmektedir.
Ancak geçtiğimiz 6 ay içinde Suriye ile ilişkilerin farklılaştığı, Erdoğan’ın Suriye serüveninin desteklendiği iki önemli olayın hatırlanması, bu konuda yapılan anketlerin gösterdiği değişkenliği açıklamak ve deneklerin tutumlarını ifade etmek açısından önem taşımaktadır. Bu olaylardan ilki, hala netlik kazanmamakla birlikte Türk Jetinin Suriye hava sahasında düşmesi olayıdır. Bu olayın ardından özellikle sosyal medyada büyük bir tepki meydana gelmiştir. Türk Jetinin Suriye topraklarında kayıt yaptığı, Suriye hava sahasını ihlal ettiği kanıtlanamamış; uçağın enkazına ait motor görüntülerinde füze izine rastlanmamıştır. Uluslararası kuruluşların ve diğer ülkelerin bu olayı sadece kınamasına karşın Türkiye’nin “angajman kurallarını değiştirmesi” ve olayın üzerinden aylar geçip “düşürülme” ile ilgili raporların açıklanmasına rağmen saklı tutulan tazminat talebinin halen dile getirilmemiş olması, kamuoyunun dikkatinden kaçmamış ve olayın yaşandığı ilk günlerde kamuoyunca verilen tepkiler yerini soğukkanlı davranışlara bırakmıştır.
AKP’nin Suriye politikasının taraftar kazandığı ikinci bir durum ise, hiç kuşkusuz, Türk sınırı dahiline düşen top mermileri ve bu nedenle meydana gelen “sivil ölümleri” oldu. Olayın hemen ardından “misliyle” verilen karşılıkların yanısıra, -Esad’ın belki stratejik olarak belki de içtenlikle- dilediği özür, Türk halkının nabzının düşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Medyada ve toplumun genelinde yer alan ve bomba düşmesine denk gelen günlerde “Savaşa Hayır”, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” çıkışları AKP içinde de etkili olmuş olacak ki, sınır ötesi tezkere konusunda AKP vekillerinin de tek blok olarak oy kullanmadığı gözlemlenmiştir.
Hükümet ve Erdoğan destek bulamıyor
Yeniden yapılan kamuoyu araştırmalarının, AKP’nin Suriye politikalarına sağladığı desteği gösterdiği sonuçlarına gelirsek; AKP’nin kamuoyu araştırmalarını yapan ve yine AKP’ye yakınlığı ile bilinen ANAR Araştırma’nın Genel Müdürü İbrahim Uslu’nun açıklamaları son derece dikkate değerdir. Uslu, yaptığı çalışmayla ilgili değerlendirmesinde, Suriye ile savaşma isteğinde olanların, %3- 5 arasında değişiklik gösteren küçük bir grupla sınırlı kaldığı; bu dağılımın, kişilerin sahip oldukları siyasi görüş ve desteklediği parti bazında ise anlamlı bir dağılım göstermediği vurgusunu yapmaktadır. Ayrıca ANAR’a göre, Türkiye halkının geneli, Esad yönetiminin kötü –kendi halkına zulüm yapan- bir yönetim olduğu görüşüne sahiptir. Ancak, Suriye halkının dost ve kardeş olduğunu da ifade ettiğini belirtmektedir.
Gezici Araştırma şirketi tarafından 42 ilde uygulanan ve 6.460 deneğin katıldığı araştırmada, halkın %63.7’sinin Suriye’de yaşanan “Arap Baharı’nın aslında Suriye’yi yeni bir sömürge düzenine götüreceği düşüncesine yer verilmiş ve AKP seçmeni olduğunu ifade edenlerden %48.1’inin de bu görüşe katıldığı belirtilmiştir. Buradan da açıkça görüldüğü şekilde, AKP seçmeninin yarıya yakınının da Suriye “baharının” Suriye’yi özgür ve müreffeh kılamayacağı görüşünde birleştiklerini göstermektedir.
Benzer sonuçlardan birine ulaşan ANDY- AR ise, toplumun %67.1’inin, Hükümet’in Suriye konusunda yaptıklarını olumsuz bulduğunu, buna karşılık sadece %18,3’ünün bu politikaları olumladığını ortaya çıkarıyor. Elbette bu anketin yapım tarihinin, yukarıda belirtilen iki kırılma çizgisinden biri olan Türk Jetinin düşürülmesinden sonra olduğunu da vurgulamak gerekir.
Dünyanın en iyi 22. düşünce kuruluşu seçilen EDAM’ın TNS aracılığıyla yaptırdığı araştırma, ortaya çıkan sonuçlar açısından diğer araştırma kuruluşlarından farklılaşmamakla birlikte daha detaylı bulgular elde etmiştir. Ankete katılanların %41.1’i Suriye ile ilgili olarak “herhangi bir müdahalede bulunulmaması” gerektiğini ifade ederken, %15.9 “siyasi ve diplomatik girişimlere devam edilmeli” görüşünü benimsemiştir. Dolayısıyla doğrudan doğruya askeri bir müdahaleye karşı olanların oranı %57’ye denk gelmektedir. Çalışmada %11.7’lik bir kesim “Suriye’ye doğrudan bir askeri müdahalede bulunulmalı” görüşündedir. Dolayısıyla bugüne kadar uygulan anketlerin kamuoyuyla paylaşılan kısımlarındaki tüm sonuçlar, AKP’nin Suriye politikası konusunda kamuoyu desteği sağlamadığına işaret etmektedir.
Hatta birincil amaç olan “Esad’ın devrilmesi”nden sonra, Türkiye’nin ne yapması, nasıl bir yol izlemesi gerektiği noktasında yapılan çalışmalarda da kamuoyu AKP’den yine aynı paralellikte bir davranış beklediğine dair mesaj veriyordu. Örneğin EDAM’ın yine TNS aracılığıyla 1500 denekle, 18 ilde yaptığı araştırmada, %51 Esad sonrasındaki “Suriye’deki gelişmelere Türkiye’nin karışmaması ve tarafsız olması” yönünde bir eğilim ortaya koymuştur. Aynı kuruluş aynı anketi dış politika uzmanlarına uygulamış ve o çalışmanın sonucunda da Türkiye’nin çatışma halindeki taraflar arasında arabuluculuk yapması görüşü %36 oranında çıkarken, gelişmelere karışmaması ve tarafsız kalması yönündeki eğilim % 26 olarak gözlemlenmiştir. Kısaca Türkiye halkının, yapılan kamuoyu araştırmaları sonucunda, AKP Hükümeti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın Suriye politikasını, önemli bir çoğunlukla desteklemediği çok net olarak görülmektedir. Üstelik savaş karşıtlığı ve barışçıl bir Suriye politikasının uygulanmasını isteyenler tüm “oyun” ve olumsuz gelişmelere rağmen, bu taleplerini yüksek sesle dile getirmeye devam ederek “Durun Biz Kardeşiz” demektedir. Kardeşiz diyenlerin bu yaklaşımında, şüphesiz ki, Türkiye dış politikasının -dönem dönem istisnai durumlar yaşanmakla beraber- barışçıl geleneğinin, “Yurtta barış dünyada barış” ilkesinin benimsenmesi ve içselleştirilmiş olmasınımn etkisi büyüktür.