1970’li yıllarda, duyduğumuzda tüylerimizi diken diken eden, gırtlaklarımızı parçalarcasına haykırdığımız, bir sihirli slogan vardı…
Kahrolsun Faşizm!
diye inlerdi ortalık. 12 yaşını doldurduğum yıla kadar, iyinin, doğrunun ve adil olanın yanında yer aldığım inancıyla hayaller kurardım. Evet; mücadelemiz faşizmi defedecek ve özgürleşecektik. Kendimi de mücadelenin içinde zannederdim; hayallerim gerçeklerle birbirine karışmıştı. Emekçi, köylü ve aydınların iktidarı için haykırıyordu “Kahrolsun Faşizm!” diye, baktığımda pırıl pırıl yüzlerini gördüğüm ablalar, abiler…
Nasıl da mutluydum…
Kahrolamayan faşizm geldi ve tüm hayalleri kahretti, 12 Eylül 1980’de…
Yıl 2017
Hiç bu kadar gerçek olmamıştı, hiç bu kadar yakın olmamıştı, hiç bu kadar ruhumuzu esir almamıştı…
Evet bu ülkenin en güzel beyinleri yok edildi, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de…
Ama bugün bir başka,
Gün, bir başka karanlık bugün…
Bugün ülkenin yarısı, zengini, fakiri, mekteplisi, alaylısı, emekçisi, işvereni sessiz bir çığlıkla haykırıyor…
KAHROLSUN FAŞİZM!
Bu çığlığı atan yığınlar vicdanlı,
Bu çığlığı atan yürekler dürüst
Bu çığlığı atan her kimse o, insan…
Mahlûklar egemenliği ele geçirmiş haykırıyor “Dünya düz” diye
Aşağılık güruh çıkmış sokaklara haykırıyor “Kadının yeri evidir” diye
Erk belledikleri kolluyor çocukların ırzına göz dikmiş organize çeteleri “bir kereden bir şey olmaz” diye
Soytarılara gün doğmuş sevinçle zıplıyorlar “ver mehteri, milletin seninle” diye diye…
Seyredenler vardır mutlaka, Charlie Chaplin’in muhteşem filmi Büyük Diktatör’ü…
İşte o filmin muhteşem bir finali vardır.
Bir konuşma, ama öyle bir konuşma ki…
Başka hiçbir söze yer bırakmaz bu evrende…
“Üzgünüm ama ben imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Ne kimseyi idare etmek ne de ülkeleri fethetmek istiyorum. Elimden gelse, herkese, ister Yahudi, ister zenci, ister beyaz olsun tüm insanlara yardım etmek isterim.
Hepimiz karşımızdakine yardım etmek isteriz. Bütün insanlar böyledir. Karşımızdakinin mutluluğunu görmek isteriz, üzüntüsünü değil. Birbirimizden nefret etmek ve birbirimizi hor görmek istemeyiz. Bu dünyada herkese yetecek yer var. Ve toprak hepimizin ihtiyacını karşılayacak kadar bereketlidir. Hayatın bize çizdiği yol özgürlük ve güzelliklerle dolu olabilir, ama biz bu yolu yitirdik.
Hırs insanların ruhunu zehirledi, dünyayı bir nefret çemberine aldı, hepimizi kaz adımlarıyla sefaletin ve kanın içine sürükledi. Hızımızı arttırdık ama bunun tutsağı olduk. Bolluk getiren makineleşme bizi yoksul kıldı. Edindiğimiz bilgiler bizi alaycı yaptı; zekâmızı ise katı ve acımasız.
Çok düşünüyoruz ama az hissediyoruz. Makineleşmeden çok insanlığa gereksinimimiz var. Zekâdan çok iyilik ve anlayışa gereksinimimiz var. Bu değerler olmasa hayat korkunç olur, her şeyimizi yitiririz.
Uçaklar ve radyo bizleri birbirimize yaklaştırdı. Bunlar, doğaları gereği, insanın içindeki iyiliği ortaya çıkarmaya, evrensel kardeşliği oluşturmaya ve hepimizin birleşmesini sağlamaya çalışmaktadır.
Şu anda bile sesim dünyadaki milyonlarca insana, milyonlarca acı çeken kadın, erkek ve çocuğa, suçsuz insanları hapse atan, işkence eden bir sistemin kurbanlarına ulaşıyor. Beni işitenlere şunu söylemek istiyorum: “Kendinizi ümitsizliğe kaptırmayın.” Üstümüze çöken bela, vahşi bir hırsın, insanlığın gelişmesinden korkanların duyduğu acının bir sonucudur. İnsanlardaki bu nefret duygusu geçecektir, diktatörler ölecek ve halktan zorla aldıkları iktidar yine halkın eline geçecektir. İnsanlar ölmeyi bildikleri sürece özgürlük asla yok olmayacaktır.
Askerler! Sizleri aldatan, sizleri köle gibi kullanan, ne yapmanız gerektiğini, nasıl düşünmeniz gerektiğini ve nasıl ölmemiz gerektiğini söyleyen bu zalimlere asla boyun eğmeyin. Sizleri bir hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp topun ağzına sürenlere boyun eğmeyin. Kafaları ve kalpleri bir makine gibi olan bu adamlara boyun eğmeyin. Sizler birer makine değilsiniz. Sizler insansınız! Kalbiniz insanlık sevgisiyle dolup taşmaktadır! Nefret etmeyin! Yalnızca sevilmeyenler nefret eder. Sevilmeyenler ve anormal olanlar!
Askerler! Kölelik uğruna savaşmayın! Özgürlük için savaşın!
St Luke’un İncil’inin on yedinci bölümünde cennetin tek bir adamda ya da bir grup insanda değil, tüm insanların içinde olduğu yazılıdır. Siz insanlar güçlüsünüz. Makineleri yapacak güce sahipsiniz. Mutluluğu yaratacak güç sizdedir! Bu hayatı özgür ve güzel kılacak güce sizler sahipsiniz. Bu hayatı olağanüstü bir maceraya çevirecek olan yine sizlersiniz. Öyleyse, demokrasi adına bu gücü kullanalım ve birleşelim. Yeni bir dünya için savaşalım. Herkese çalışma şansı verecek, gençlere gelecek, yaşlılara güvenlik sağlayacak bir dünya için savaşalım.
Zalimler de böyle sözler vererek iktidara geldiler. Ama yalan söylediler! Sözlerini tutmuyorlar. Hiçbir zaman da tutmayacaklar! Diktatörler kendilerini kurtarır ama halkı köle gibi kullanır. Artık dünyanın özgürlüğü için savaşalım, hırstan, nefretten ve hoşgörüsüzlükten kendimizi arındıralım. Sağduyulu bir dünya için savaşalım, bilimin ve gelişmenin bizleri mutluluğa götüreceği bir dünya için savaşalım.
Askerler, demokrasi adına birleşelim!”