MEHMET TÜM*
Olaylar veya gelişmeler, “son on yıldan beri”, “son on yıl içinde” gibi genelde on yıllık zaman dilimi baz alınarak anlatılmaya çalışılır. On yıl; birçok ekonomik, sosyal değişimin olabileceği bir zaman aralığıdır.
Ülkemizde de AKP Hükümetlerinin icraat dönemi on yılı geçti. İleride olaylar ve gelişmeler anlatılırken . AKP’den önce, AKP’den sonra gibi terimler kullanılacak. AKP hükümetleri de, sözde açılımlar, yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar, baskılar, ötekileştirmeler, savaş, acı, gözyaşı, intiharlar, zindanlar vb.. pek çok uygulamaları ile tarihteki yerini alacaktır. Biz on yılları değil ama 2013 yılına girerken bu günlerin genel durumuna bir göz atalım diyoruz.
Refah Partisi’nin içinden, Milli Görüş felsefesiyle kurulduğu düşünülen AKP nin aslında binbir yüzü vardır. Bu parti; kitlelere, sınıflara, inançlara, halklara ilişkin, “tüm seçmenleri toplamaya dayalı bir model” uygulamaktadır: özgürlükçü söylemiyle entelektüelleri ve Kürt halkını; dinsel vurgularıyla geleneksel tabanını; görünürde AB yanlısı tutumuyla kentli, yeni orta sınıfın bir kesimini; Türkçü, milliyetçi diliyle dindar olmayan muhafazakarları ikna etmeye çalışmaktadır.
AKP nin işini kolaylaştıran, Türkiye’nin uzun zamana yayılmış sorunlarının oluşturduğu tansiyon dolu siyasal ortamdır. Böylesi bir ortamda, özgürlük vaadiyle Kürt oylarına göz diken AKP, bu alan siyasal rant açısından verimsizleşmeye başladığında ırkçı milliyetçi kesimlere göz kırpabilmektedir. Buna en yakın örnek ‘idamı geri getirme’ tartışmalarıdır.
Türkiye’nin en büyük sorunlarından olan ‘Kürt sorunu’, gün geçtikçe çözümsüzlüğü artmakta, her gün ölüm haberleri ile kan ve gözyaşı ile yürekleri yakmaktadır.
AKP nin Alevi Açılımı da fiyaskodur, AKP Alevileri hakim inancın baskısına almaya ve asimile etmeye çalışmaktadır. Çağdaş devlet ulema fetvasına göre değil, evrensel hukuk ilkelerine göre hareket eder.
Cem evini ‘cümbüş evi’ olarak aşağılayıp “ibadet yeri yalnızca camilerdir, cem evleri değildir” diyebilen bir anlayıştır söz konusu Alevi Açılımı. Maraş, Çorum, Sivas katliamlarının dumanları hala tütmektedir, ne kadar üstü örtülmeye çalışılırsa çalışılsın.
Ekonomide altın çağını yaşadığı söylenen ülkemizin büyük çoğunluğu evine ekmek götürmekte zorlanmaktadır. Hiçbir dönemde vatandaş bu kadar borçlandırılmamıştır. Altın çağında dünyanın en pahalı benzinini tüketen ilk ülkeyiz. İşsizlik rakamları çok yüksektir. Asgari ücret 700 TL gibi komik ve ibretlik bir düzeydedir. Devletin eli vatandaşın cebinden hiç çıkmıyor.
AKP bizim için neyin yararlı, neyin zararlı olduğunu biliyor ve ona göre karar veriyor. Cezalandırıyor veya ödüllendiriyor. İşte bizim adımıza verilen bazı kararlar: “Kürtaj cinayettir” kampanyasıyla kadınların bedenlerine müdahale ediliyor; “en az üç çocuk” kampanyası ile “doğurun” talimatı veriliyor. Bu arada hatta Bosna’lı kadınlara beş çocuk tavsiyesinde bile bulunulabiliyor.
Öte yandan memurlara, “iki araba alacağınıza bir ev alın” aklı veriliyor; dizi senaryolarına müdahale ediliyor ve medya patronlarına talimatlar verilebiliyor; heykellere “ucube” tanısı konarak kaldırtılıyor; açık alanlarda içki ve eğlence yasakları getirtiliyor. Bunlardan başka daha onlarca örneği sıralayabiliriz..
Başta ABD olmak üzere, hegemonyacı ülkelerin sözcülüğüne ve temsilciliğine soyunan AKP, Ortadoğu’daki yeniden yapılandırılmada verilen görevi severek üstlenmektedir. Bunun için savaş dahil her türlü müdahalede görev üstlenebilmektedir. Bu süreçte de komşularımızla sıfır sorun diye övündüğümüz durum, tam tersine dönüşmüş, bütün komşularımızla anlaşmazlıklar içine düşülmüştür.
Vatandaşlarımızın en temel haklarından olan eğitim ve sağlık ise ‘yaz boz tahtası’ gibi olmuştur. Tamamen paralı hale getirilen ve özelleştirilme operasyonları içinde olan bu “hak”tan artık yalnızca parası olan yararlanabilmektedir. Eğitimde her yıl yapılan değişikliklerle ve yapılan uygulamalarla, özgür ve laik eğitimin önü kapanmaktadır.
Yeni anayasa ülkemizin bir ihtiyacıdır Ancak bir kesimin karar vericiliği ve seçiciliği ile değil tüm kesimlerin mutabakatı ve katkısı, kararları ile oluşturulmalıdır. Yeni anayasa yenilik demektir. Yeniliği zaman, mekân ve içerik olarak anlamak ve ele almak gerekir.
Bu durum ülkemizin ve insanlarımızın kaderi değildir. Ancak bu gidişe “dur” demek için AKP‘ye karşı halkın umudu olmak gerekir. Halkımızı yokluk ve yoksulluktan kurtaracak alternatif politikaları ısrarla anlatmak ve yine anlatmak gerekir. Ulusal ve uluslararası gerçeklerin çarpıtılmasına izin verilmemelidir. Halkla iç içe olmalı onların sorunlarının çözümünde sonuna kadar fedakarlık gösterilmelidir.
“Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.”
*Mehmet TÜM, SODEV Genel Sekreteri, mehmettummm@hotmail.com